ŞİMDİ KEME ZAMANI

Fatih Çeliktürk

3 yıl önce

Nihayet bahar geldi,havalar ısındı.Meraklıları için de  keme zamanı geldi.

İşte size Kemenin ilginç hikayesi ;

Vakti zamanında Konya ovasında bir köyde, küçük bir koyun sürüsüne sahip bir adam varmış. Adam bahar gelince bir kış boyunca ahırda yatan koyunlarını önüne katar araziye yaylıma çıkarırmış.Adam araziye çıkarken de birkaç günlük kendine yetecek kadar azığını yanına alır, bir müddet onunla idare edermiş.

Çoban bir bahar yine koyunlarını önüne katmış, Konya’nın bozkırında davarlarını yaylıma çıkarmış. Yiyecek içeceğini eşeğin sırtına yüklemiş, atlamış eşeğin sırtına düşmüş yola. Davar yaylımda iken eşek nasıl olmuşsa çobanın yanından uzaklaşmış, kaybolmuş gitmiş. Çoban eşeğini aramasına rağmen bir türlü bulamamış. Sürüsünü bırakıp köye dönüp erzak almakta mümkün olmadığından çaresiz bir kenara oturmuş, elinde bir sopa, kara kara düşünüp, toprağı eşelerken yerde toprağın içinde keme ’ye (fareye) benzer bir şey fark etmiş. Toprağı biraz daha eşeleyince bunun fare(keme) değil, patatese benzer yumru bir bitki olduğunu anlamış. Karnı da aç ya, birkaç tanesini ateşin közü üzerine atmış, pişirmiş yemiş. Karnı aç olduğu için tadını güzel ve lezzetli bulmuş, birkaç tane de topraktan çıkarmış torbasına koymuş. Çoban ertesi gün sabah karnı acıkınca yine bir ateş yakmış, keme dediği yumrulardan birkaç tanesini pişirmek için ateşin üzerine bırakmış. O sırada atlı bir adam selam verip yanına yaklaşmış. Çoban; “Ağam buyur!.. Allah ne Kısmet ettiyse birlikte yiyelim” deyip davet etmiş. Adamın da Karnı aç olduğundan çobanın teklifini kabul etmiş. Birlikte oturmuş sohbet ederken çoban adama; “ağam nerden gelir, nereye gidersin?” deyince, adam; Ayıntap’lıyım, Konya’dan gelir, memleketim Ayntap’a giderim demiş. Bu arada çoban pişen kemelerden bir tanesini adama ikram etmiş. Keme Aç olan adamın da hoşuna gitmiş, çobana yediğinin ne olduğunu sorumuş. Çobanda fareye benzettiği yumruya “keme” demiş. Nereden topladığını anlatmış. Karnı doyan adam çobana teşekkür etmiş. Çobanın Cömertliğinden dolayı çobana bir altın da bahşiş vermiş. Adam çobandan yedikleri kemeden birkaç tane de istemiş, almış torbasına atmış, düşmüş yola. Ağanın aç karnına yediği kemenin tadı damağında kalmış olmalı ki memlekete vardığı günün ertesinde yanında çalışan kahyasını yanına çağırmış, torbasındaki getirdiği kemeyi gösterip; “Tez haber sal …çevre köylerde buna benzer yumrular var mı, yok mu? arasınlar. Varsa söküp bana gersinler” demiş. Kâhya dört bir yana haber salmış. Yapılan aramalarda Nihayet; Yavuzeli, Nizip, Araban, Birecik çevresindeki ovada kemeyi bulmuşlar. Köylüler topladıklarını kemeyi ağaya göndermişler. Ağa da kendisinin yediği, kimsenin bilmediği kemeyi çevre köylerdeki ağa ve beylere yedirmek için bir ziyafet vermiş, konağına davet etmiş. Ağa köylülerin toplayıp getirdiği kemeleri aşçısına verip, demiş ki; “ben bu kemeyi Konya ovasında bir çobanının elinden yedim, çok da hoşuma gitti. Şimdi sen bu kemeyi öyle bir yap ki…Hem ben memnun kalayım hem de misafirlerim ikramımdan ihya olup, konağımdan memnun ayrılsınlar” demiş. Ağanın aşçısı ustaymış. Kemeleri tek tek kara taşa sürerek temizlemiş. Bir erkek davar kesip, etini zırhta çekmiş, bir keme bir et şişe dizmiş. Meşe ağzından ateş yakmış, hazırladığı keme şişlerini kayılmış ateşin közünde pişirip, geniş bakır sahanlar içinde ağaya ve gelen misafirlere sunmuş. Ağa, yediği kemenin çobanın yanında yediği kemeden daha güzel olduğunu görünce onu tebrik etmiş, bir kese altın vermiş ihya etmiş. Aşçısına da “bundan böyle her bahar keme toplayacaksın, bize kebabını yapıp yedireceksin” demiş…o tarihten sonra keme Birecik,Gaziantep mutfağının mevsimlik yemekleri arasına girmiş. O günden bugüne de keme baharda; mart, nisan mayıs aylarında topraktan sökülmekte; kebabı, tavası yapılarak, sevilerek yöremizde yenmektedir.ALINTI..

YAZARIN DİĞER YAZILARI