Günümüzde eğitim hizmetlerinin önemli bir kısmı özel okullar ve özel öğretim kursları tarafından yürütülmektedir. Geçen yılın verilerine göre kamuda 1 milyon 1768 bin özel sektörde ise kayıt dışılar hariç yaklaşık 200 bin öğretmen görev yapmaktadır. Özel öğretim kurumları aslında devletin üzerindeki yükü alsa da bazı yapısal sorunlarda yadsınamayacak kadar fazladır. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi özel sektörde görev yapan öğretmenler birtakım sorunlarla boğuşmaktadır. Devlet kadrosundaki meslektaşlarından farklı olarak çalışma koşullarının daha zor olması, maaşlarının daha düşük olması, süreli sözleşmeler, idare tarafından uygulanan mobbingler ve daha fazlası. Kamudaki öğretmenlerle oluşan bu farklılıklar, özel sektör öğretmenlerinin hak arama mücadelesini ve mesleki dayanışmasını daha görünür hale gelmesine neden olmuştur. 2020 yılında bir grup öğretmen sosyal medya üzerinden örgütlenerek benim de yönetim kurulunda olduğum Özel Sektör Öğretmenleri Birlikteliği Derneği adında bir dernek kurdular. Dernekleşme süreci, öğretmenlerin kolektif bir güç oluşturması adına büyük önem taşımaktadır. Özel Sektör Öğretmenleri Birlikteliği Derneği, özel sektörde çalışan yüzbinlerce öğretmenin ortak amaç etrafında örgütlenerek haklarını savunmaları, dayanışmayı güçlendirmeleri ve seslerini daha güçlü duyurmaları açısından kritik bir öneme sahiptir.
ÖSÖBDER: düşük maaş, güvencesiz çalışma, fazla mesai gibi sorunlara karşı ortak mücadele zemini sunan Türkiye’nin bu alanda açılmış ilk tüzel yapısıdır. Dernekleşme sayesinde öğretmenler, bireysel olarak dile getiremedikleri hak taleplerini kolektif bir şekilde savunabilme imkânı bulmuşlardır. Ayrıca Kamuoyu oluşturma adına derneğin, medya ve kamuoyuna yönelik çalışmalarla özel sektör öğretmenlerinin yaşadığı sorunları görünür hale getirerek toplumsal farkındalık yaratmakta ve özel eğitim kurumları arasında baskı unsuru oluşturmaktadır. ÖSÖBDER üyelerine hukuki danışmanlık sağlamakta bu sayede, binlerce öğretmene yol göstermektedir. Dernek eğitim politikalarının belirlenmesinde söz sahibi durumundadır. Dernekleşme süreci özel sektör öğretmenleri açısından bazı zorlukları da beraberinde getirmiştir. İşten çıkarılma korkusu, okul kurucu ve idarecilerinin öğretmenlere uyguladığı baskı, örgütlenmenin yasal sınırlarının net olmaması ve bazı öğretmenlerde yeterli bilincin oluşmaması bu süreçte yaşanan başlıca zorluklar arasında gelmektedir. Özellikle özel sektör çalışanlarının örgütlenme hakkının uygulamada yeterince korunmaması, derneğin hakkettiği yerde olmasını zorlaştırmaktadır. Sonuç olarak, özel sektör öğretmenlerinin büyük çoğunluğu mutlu değil. Mutlu olmayan öğretmenlerin mutlu nesiller yetiştirmesi beklenemez. ÖSÖBDER öğretmenler arasındaki hak mücadelesi, mesleki dayanışma ve daha adil bir eğitim sistemi için büyük bir potansiyele ve öneme sahiptir. Öğretmenlik gibi kutsal ve topluma yön veren bir mesleğin, yalnızca devlet eliyle yapılması tabi ki düşünülemez. Özel sektördeki yapısal sorunların önlenmesi, bu sektörde görev yapan yüzbinlerce öğretmenin insan onuruna yakışır koşullarda görevlerini icra edebilmesinin önü açılmalıdır. Bu da ancak birlikte hareket eden, bilinçli ve örgütlü öğretmenlerle mümkün olur. Bu anlamda özelde görev yapan öğretmenlerin derneğe sahip çıkması üye olmasını önemli görüyorum. Unutmayalım ki örgütlü mücadelenin karşısında duracak güç yoktur.