USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

SU KRİZİNE ÇEVRESEL BİR BAKIŞ

08-02-2022

Evinizde günlük kaç litre su tüketiyorsunuz hiç düşündünüz mü? Belediyeler tarafından içme ve kullanma suyu şebekesine çekilen kişi başına ortalama günlük su miktarı 228 litre olarak hesaplanmıştır. Bu oran üç büyük şehirden İstanbul’da 190 İzmir’de 221 Ankara’da ise 246 litre olarak hesaplanmıştır. Suyu sadece doğrudan günlük ihtiyaçlarımızı karşılamak için kullandığımız su olarak düşünmeyelim. Bir fincan kahvenin 140,1kg süt üretiminde 200 1 kg buğday için 1100 litre suya ihtiyaç vardır. Bu uzar gider. Yani su sanayiden tarıma içtiğimiz meyve suyundan, giydiğimiz kıyafetlere kadar hayatımızın he alanında kullanılmaktadır. Dünya nüfusu hızla artıyor 1927 yılında 2 milyar olan nüfus günümüzde 8 milyara yaklaştı. Su kaynaklarımız ise hızla tükeniyor. Peki biz birey olarak toplum olarak bunun farkında mıyız? Bu soruya evet cevabını vermeyi çok isterdim ama maalesef. Dünya’nın üçte ikisi sularla kaplı olmasına rağmen bu suların sadece yüzde üçü tatlı sulardan oluşmaktadır. Tatlı suların yüzde atmış sekizinin buzullardan oluştuğu düşünüldüğünde tatlı suların miktarının ne kadar az ve onu bilinçli kullanmanın ne kadar önemli olduğu gün gibi aşikardır. Günümüzde Dünya nüfusu yaklaşık 7.8 milyardır. Bu nüfusunun yaklaşık yüzde onu yani her 100 kişiden 10 kişi tatlı suya ulaşmakta problem yaşamaktadır. Birleşmiş milletler tarafından alınan bir kararla suya erişimi insani bir hak olarak tanımlamıştır.

     Su dünyanın varoluşundan günümüze kadar önemini hiçbir zaman yitirmemiştir. Gelecekte de yitirmeyecektir. İlk uygarlıklardan Mezopotamya uygarlığı Fırat ve Dicle nehirleri havzasında, Mısır uygarlığı Nil nehri havzasında kurulmuştur. Su geçmişten günümüze ülkelerin dış ilişkilerini şekillendiren en önemli argümanlardan olmuştur. Su kaynaklarının paylaşımı ülkeler arasında zaman zaman sıcak çatışmaya varan problemleri doğurmuştur.1990’lı yıllarda Fırat nehrinin kullanımı ile ilgili problemler Türkiye ile Suriye’ye savaşın eşiğine getirdiğini hatırlayalım. Günümüz dünyasında ülkeler arası anlaşmazlıkların ve Ortadoğu’daki iç karışıklıkların nedeninin büyük emperyalist güçlerin enerji kaynaklarına ulaşımı yani petrolün olduğu görülmektedir. Orta doğudaki çatışmaların temelinde petrol kaynaklarına hâkim olma isteği yatmaktadır. Gelecekte ise yaşamın temeli olan su kaynaklarına sahip olmak için bazı ülkeler arasında su savaşların yaşanacağı yadsınamaz bir gerçektir. Küresel iklim değişiklikleri ve küresel ısınmaya suyun bilinçsiz kullanımına bağlı olarak yakın zamanda yüz milyon insanın göç edeceği düşünülmektedir ki bu dünyanın yaşadığı en büyük göç hareketliliği olacaktır. Bu durumun ortaya çıkaracağı sosyokültürel problemleri siz düşünün. 

   Su bu kadar önemliyken biz su kaynaklarını acaba bilinçli kullanıyor muyuz? bu soruya evet yanıtını vermeyi çok isterdim ama maalesef. Artan Dünya nüfusu, sanayide su kullanımının artması, yeraltı sularının tarımsal üretimde aşırı kullanılması, suyun insanlar tarafından gündelik işlerde hoyratça kullanılması ve kişi başına düşen su miktarının azalması suyun öneminin daha da artmasına neden olmuştur. Ülkemiz de 1960’tan günümüze 1,3 milyon hektar sulak alan yani 3 Van gölü büyüklüğünde alan kaybedilmiştir. Günümüzde tatlı sularımızın yüzde yetmiş dördü tarımda yüzde on beşi evsel kullanım da yüzde on biri sanayide kullanılmaktadır. Tüm bu göstergelere bakıldığında önümüzdeki 10-20 yıl içinde Türkiye nüfusunun 100 milyona ulaşacağı kişi başına düşen tatlı su miktarının azalacağı ve Türkiye’nin su fakiri ülke olacağı öngörülmektedir. Suyun bilinçli kullanımı konusunda her bireye üzerine düşeni yapmalı su israfının önüne geçilmeli sanayide tarımda suyun arıtılarak tekrar kullanımının sağlanması gerçekleştirilmelidir. Peki son iki üç haftadır ülkemizde etkili olan yoğun kar yağışları susuzluğa önlem olacak mı? Tabi ki yağan kar barajların dolamsı yeraltı sularının seviyelerinin yükselmesi açısından hayati öneme sahip. Ama iklim değişiklikleri sonucu bu uç değerlerin yaşanması normal kabul edilmektedir. 

   Sonuç olarak yıllarda küresel ısınma ve küresel iklim değişikliklerinden en fazla etkilen tatlı su kaynakları olmuştur. Buharlaşıp atmosfere karışan ve sıvı halden gaz haline geçen su havaların yeteri kadar soğumaması nedeniyle yağışa dönüşememektedir. Bu durum yeraltı ve yer üstü tatlı su kaynaklarının kayda değer bir şekilde azalmasına neden olmuştur. Bu duruma neden olan ve bu durumu engelleyecek bizi aslında. Havayı kirlettik, su kaynaklarını aşırı kullandık, dünyayı yaşanamayacak bir yer haline getirdik. Aslında basit yöntemlerle evde su tasarrufu yaparak su kaynaklarını daha etkili ve verimli kullanarak bu olumsuzlukları azaltabiliriz. Musluklara filtreler takılması, çamaşır ve bulaşık makinelerinin daha kısa süre çalıştırılması, tarlalarda damlama sulama yöntemlerinin tercih edilmesi bu yöntemlerden sadece birkaç tanesi. Unutmayalım ki su olmadan hayat olmaz. Su kaynaklarımıza sahip çıkalım ki geleceğe daha yaşanılır bir dünya bırakalım. Nationel geographic’in Türkiye’de ki su sorununa dikkat çeken 25 litre belgeselini izlemenizi öneririm.


Bir sonraki yazımda görüşmek üzere…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?