CHP Gaziantep İl Başkanı Vakkas Açar imzasıyla basın mensuplarına gönderilen son davet metni, Gaziantep’te gazeteciliğin hangi noktaya sıkıştırıldığını bir kez daha düşündürdü.
Siyasi gündem var.
Yerel sorunlar var.
Değerlendirmeler, mesajlar, açıklamalar var.
Ve sonunda…
Yemek.
Gazetecilerin mail kutuları her gün dolup taşıyor.
Aynı cümlelerle yazılmış basın bültenleri.
Aynı fotoğraflar.
Aynı “kamuoyuna saygıyla duyurulur” kalıpları.
Haftada on bülten gönderiliyor.
Ama ayda bir kez yüz yüze geliniyor.
O da bir tabak yemek eşliğinde.
İşte sorun tam da burada başlıyor.
Basın; kopyala–yapıştır metinlerin asıldığı bir pano değildir.
Gazeteci; bülten taşıyıcısı hiç değildir.
Ama gelinen noktada, bazı siyasetçiler için gazetecilik tam olarak buna indirgenmiş durumda.
Haftalarca tek taraflı metinler servis ediliyor.
Sonra bir gün bir davet geliyor:
“Basın toplantımızın ardından yemek…”
Sanki haftalardır gönderilen bültenlerin karşılığı o sofrada ödenecekmiş gibi.
Bu, gazeteciliğin emeğini hafife almaktır.
Bu, mesleği “karın tokluğuna” indirgemektir.
Gazeteci;
bir metni haberleştirirken emek harcar,
sahaya çıkarken risk alır,
soru sorarken bedel öder.
Bunun karşılığı;
ne bir tabak yemektir,
ne de hatırlanmak için gönderilen tek bir davet.
Bu nedenle CHP İl Başkanı Vakkas Açar’dan gelen bu davet, kişisel bir mesele değildir.
Bu davet, Gaziantep’te basın–siyaset ilişkisinin fotoğrafıdır.
Basın;
haftada on bültene maruz kalıp
bir yemekle geçiştirilecek bir meslek değildir.
Gaziantep basını;
itibar ister,
ciddiyet ister,
şeffaflık ister.
Çünkü gazetecilik;
bültenle beslenen değil,
gerçeği açığa çıkaran bir meslektir.
Bir Yemeğe Yapılan Gazetecilikle Kira Ödenmiyor
Gazeteciliğin yeni ölçüsü bu olmamalıydı.
Ama tablo ortada.
Basın bülteni geliyor.
Ardından bir diğeri.
Haftada on tane.
Ama bu bültenlerle;
ofis kirası ödenmiyor,
eleman maaşı yatmıyor,
elektrik, internet, matbaa, yakıt giderleri kapanmıyor.
Sormak gerekiyor:
Gazeteci bu yemeği kirasına mı saysın?
Elemanına maaş yerine mi yazsın?
Vergi dairesine menü mü göndersin?
Bazı siyasetçiler için basın;
metin yayınlayan,
karşılığında davet edilen
bir alan gibi görülüyor.
Oysa gazetecilik bedava yapılan bir uğraş değildir.
Gazetecinin ofisi vardır.
Çalışanı vardır.
Sigortası, vergisi, gideri vardır.
Bir yemeğe yapılan gazetecilik;
emeği yok saymaktır.
“Bülteni yayınla, sonra sofraya buyur” demektir.
Bu anlayış, basını kamu görevi değil, gönüllü hizmet sanmaktır.
Gaziantep’te gazeteciler bir yandan kamuoyunu bilgilendirmeye çalışırken,
diğer yandan ay sonunu getirmeye çalışıyor.
Haberin maliyeti vardır.
Sahaya çıkmanın bedeli vardır.
Eleştirmenin riski vardır.
Basın ekonomik olarak yok sayıldıkça, özgür kalamaz.
Çünkü kirasını ödeyemeyen gazeteci soru sormakta zorlanır.
Maaş ödeyemeyen gazeteci bağımsız kalamaz.
Gazetecilik karın doyurmak için yapılmaz.
Ama kamu yararı da açlıkla sürdürülemez.
Bir yemeğe yapılan gazetecilikle
ne meslek yaşar,
ne gerçek ayakta kalır.
Bu CHP’ye özgü bir sorun değildir.
Ama bugün bu fotoğraf, bu dil ve bu anlayış CHP İl Başkanlığı üzerinden görünür olmuştur.
Ve bu yüzden yazmak, konuşmak ve hatırlatmak gazetecinin görevidir.
Çünkü hiçbir meslek,
bir tabak yemek kadar ucuz değildir.









