BİZ NE İZLİYORUZ ?

Mahmut Alper Aytar

8 yıl önce

Haftanın her günü izlediğimiz en az bir dizi var. Misafirliğe gidecek olsak dizimizin olmadığı bir akşama denk getirmeye çalışıyoruz ziyaretimizi. Biri gelecek olsa evimize, dizimiz başlamadan kalkıp gitse diye saate dikiyoruz gözümüzü. Bir hafta yayınlanmasa merakımızdan ölüyoruz. Artık değme senaristlere taş çıkaracak kadar hakimiz dizi hikayelerine. İlk bölümden finalde olacakları tahmin ediyoruz. Abarttığımızı düşünmeyin aramızda diziye dalıp namazını geçirenler bile olabiliyor.

Her sezon başında nerdeyse yüze yakın yeni dizi yayına başlıyor ve nasıl olduğunu anlamadan nerdeyse hepsini az buçuk seyrediyoruz. Pek hayra alamet olmayan bu durum hayatımızı da derinden etkiliyor. Bir dönem çocukların ve gençlerin dizilerdeki şiddetten etkilenerek birbirlerini yaralamaları ve hatta öldürmeleri uzun uzadıya tartışıldı. Sonra unutuldu. Ama kimse gayrı meşru çocuk, nikahsız birlikte yaşamak, taşıyıcı annelik gibi konuları işleyen ve bu gibi durumları sıradanlaştıran dizileri çok fazla eleştirmedi. Yakın zamanda, lise çağında bir genç kızın kendisinden yaşça büyük birinden bebek bekliyor oluşunun anlatıldığı bir dizide, genç kızın ailesini karşısına alarak çocuğunu doğurmakta ısrar edişine bile ses çıkaran olmadı.

 

Diziler aile yapımızı tehdit ediyor.

 

Milletçe o kadar hoşgörülü olduk ki entrikalarla, gayri ahlâkî sahnelerle dolu dizileri bile yüzümüz kızarmadan seyredebiliyoruz. Senarist ve yönetmen Gülşah Nezaket Maraşlı, “Bir şeyi devamlı görürseniz, sizi başta rahatsız etse de zamanla alışır ve normal görerek zamanla benimsersiniz” diyerek açıklıyor bu durumu.

Fırtına-gerginlik dönemi diye adlandırılan ergenlik çağının içerisinde bulunan gençler için şiddetin egemen olduğu, çalışarak hayatı kazanmak yerine kısa yoldan köşeyi dönmenin konu edindiği diziler var. Nitekim Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yapılan bir araştırma raporuna göre bir dizinin 55 bölümünün faaliyet raporunda şu rakamlar ortaya çıkmıştır: 411 cinayet, 152 yaralama, 137 saldırı, 147 dayak, 155 tokat, 175 kavga, 110 işkence, 3 tecavüz, 191 taciz, 145 silahlı çatışma çıkmıştır.” Yine başka bir araştırmada bir çocuğun 12 yaşına kadar 13 bin 400 ölüm dahil 101 bin şiddet olayını televizyonda izlediği ortaya konmuştur. 

Halkın beğenisine sunulan bu yayınların toplumun değerleriyle beklentileriyle uyuşması ailelerin ve toplumun geleceği açısından hayati öneme sahiptir. Vatandaşlarımızın Türk aile yaşamına uygun olmayan şiddeti, cinselliği, nikahsız yaşamayı özendiren bu filmlere karşı daha duyarlı olmalarını, vatandaşların rahatsız olduğu televizyon programları hakkındaki şikayetlerini 444 1 178 numaralı telefon ile RTÜK ‘e bildirmelerini aile hayatının korunması ve toplumun geleceği hususunda önemli görmekteyiz.

Aile hayatının korunması ile ilgili medyaya da düşen görev, dizileri ve diğer yayınları ile ahlaki değerleri yıpratan, toplumun kendine ait özelliklerinin yok olmasına yol açan, şiddeti, cinselliği, alkol kullanımını özendiren yayınlardan uzaklaşıp evrensel kültür değerlerini tanıtan, milli ahlak, terbiye ve değer çizgisinde kendine düşen kılavuzluk vazifesini yerine getirerek eğitici, aydınlatıcı yol gösterici olmasıdır.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI