TBMM kararını verdi ve referandum süreci başladı. Bundan sonra söz “Ayşe, Ahmet, Mehmet” lerin.
Yani halkın… Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bizzat halkın içine inmesinde bir mahsur olmadığını söyleyerek, kampanya sürecinde bilfiil yarışın içerisinde olacağının mesajını verdi.
Her şey yolunda görünüyor. Normal ve demokratik bir seçim dönemi geçireceğimizden kuşkum yok. CHP tüm eleştirilere rağmen, demokratik siyasi mücadele hakkını Meclis çatısı altında yaptı. Hoş olmayan görüntüler sahnelense de, sonuç olarak “Anti demokratik” bir eyleme şahit olmadık. Her şey Meclis çatısı altında yaşandı ve bitti.
Şimdi bu demokratik yarış meydanlarda, sokaklarda ve hatta kahvehanelerde devam edecek. Kendini en iyi ifade eden ve halkın büyük bölümünü ikna eden kazanacak.
Buraya kadar yazdıklarım, gazeteci kimliğimle, tarafsız ve yansız tespitlerimdir.
AK Parti’ye yakın görüşlere sahip bir yazar olarak belirtmek istediğim hususlar da var elbette. Öncelikle, AK Parti Gaziantep İl Teşkilatını, ülkenin kaderini değiştirecek, böylesine önemli bir mücadeleye hazır görmüyorum. Sebebine gelince, tamamen “Aristokrat ve elitler” sınıfından mütevellit bir yönetim kadrosunun, kendilerini halka ifade etmekte zorlanacağını düşünüyorum. Ve hususen, halkın sosyal şartlarına en az bir Fransız kadar yabancı bu elit mensubun, bugüne kadar vatandaşın sorunları ile ne kadar ilgilendiği meçhul!…
Normal zamanlarda esamesi bile okunmayan, randevu almakta bile en arka sıraya atılan sıradan vatandaşın, seçim zamanı gelip çattığında, yapmacık ve iğreti bir yüz ifadesiyle “ Biz geldik! Bir arzun var mı?” sohbetinin peşinden “Oyunu bize ver olur mu?” yaklaşımına cevabı ne olur bilemem! Ancak görünen o ki, AK Parti koalisyonu “Evet” için ne kadar zorlanacaksa, CHP koalisyonu da “ Hayır” için o kadar zorlanacaktır.
Ne “Evet” ve ne de “Hayır” asla çantada keklik değildir. Halkın hafızası unutmaz! Her ne kadar geçmişte öyle idiyse de, bu kadar iletişim ve kolay bilgi erişimi artık unutan hafızaları bile yerine getirmektedir.
Yıllardır sıradan vatandaşları “Sürü” psikolojisi muhtevasında değerlendiren jakoben, siyasi anlayışların sonu gelmiştir. Örneğin CHP’nin tavrı, Cumhurbaşkanının” Belirli aralıklarla yaptığı “Muhtarlar toplantısını” her fırsatta eleştiren CHP, bununla aslında dünya görüşünü en net şekilde ortaya koymuştur! “Çobanla benim oyum bir olur mu?” diyen mankenin anlayış tarzıyla “Cumhurbaşkanı muhtarlarla toplantı yapar mı? Aa ne kadar ayıp” mealinde ki zihniyet pratikte aynıdır!...
Şimdi aynı CHP’nin oy istemek için Muhtarların kapısını çalıp çalmayacağını veya çalacaksa hangi yüzle çalacağını merak ediyorum!...
Halk için en itibarlı konumda olan ve Türkiye halkının dilinden en iyi anlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan olmuştur şüphesiz! En umulmadık anda, sürpriz yaparak evine misafir olduğu, bağdaş kurup sofrasında yemek yediği fabrika işçisinin gönlünde elbette “Reis” vardır.
İşte asıl meselenin özü burada yatmaktadır. Oy değil gönül kazanma siyaseti en önemli metottur. Cumhurbaşkanının, herhangi bir plan-proje dahilinde olmayan, tabii olduğu kültür ve içinden geldiği halkın özünü yansıttığı kişisel davranışları, sadece Türkiye’de değil, tüm Dünya da ses getirmiş ve sempati toplamıştır. Ne var ki, AK Partiyi temsil eden yerel teşkilatlar, ismen temsil etseler bile, “Tayyibi” duruşu özlerinde temsil edemediler.
Belki, bu misyonun, bu şahıslara verilmesi en başından yanlıştı!
Hülasa, kritik bir dönemeçteyiz. Cumhuriyet tarihimizde ilk defa gerçek bağımsızlık ve mili iradenin hakiki temsiline ilk defa bu kadar yakınız. Eğer AK Parti teşkilat ve yerel yöneticileri bu işe gereken ehemmiyeti vermeyip, fildişi kulelerinden izlerlerse, emin olun ki yeni bir “7 Haziran” yaşanır. Zira CHP koalisyonu boş durmayacak ve türlü “Manipülasyonlarla” seçmenlerin zihninde algı operasyonları yapacaktır. Yerli ve yabancı şer odaklarını da unutmamak gerekir. Onlar da her an tetikte ve bu son viraj ın alınmaması için ellerinden gelen her şeyi yapacaktır. Millet için hayırlı olsun