USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Şiddet ve Nedenleri

17-03-2021

Okuduğumuz ve gördüğümüz haberler hepimizi derinden üzüyor. Şiddete alışıyoruz, kabulleniyoruz, görmezden geliyoruz ve sonunda da normalleştiriyoruz. Şiddet toplumsal bir sorundur. Duyduklarımızı bizim, eşimizin, çocuğumuzun, arkadaşımın başına gelebilir. Yeni olumsuz haberler duymamak için hepimiz ne gerekiyorsa yapmalıyız. Burada önemli olan şiddetin kaynağı ne olduğu ve bunu nasıl engelleyebileceğimiz olmalıdır.

Şiddet en basit haliyle sert, katı davranış, kaba kuvvet kullanımı anlamına gelir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından, “Fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması” durumu olarak tanımlanır.

Yaşam kalitemizin artması, ruh ve beden sağlığı açısından sağlıklı bireyler olarak yaşayabilmemiz için öncelikle kendimizi ve çevremizi çok iyi tanıyıp, şiddete neden olan durumun tam olarak anlamalıyız. Bazen şiddetin sebebi ruhsal hastalıklardır.
‘Hastalık’ veya ‘ruhsal bozukluk’ pek çok kişi için kabullenilmesi zor bir durumdur. Hele de söz konusu olan ‘akıl ve ruh sağlığı’ ise kişinin bu durumu önce kendisinin sonra da yakın çevresinin kabullenmesi ve tedavi arayışına gitmesi zaman almaktadır. Yapılması gereken şiddetin farkına varıp bunu azaltmak için zaman zaman ruh sağlığı uzmanına başvurmaktadır.

Şiddet Öğrenilmiş Bir Davranış mıdır?

Ebeveyninden şiddet gören çocuk, bunu bir davranış biçimi olarak benimsiyor ve ileride bu şiddeti başkasına yöneltemediği zaman, kendi bedenine uyguluyor. Yani sorun çocukluk yaralarıdır. Çocuğun ana babasından aldığı psikolojik yaralanmalar zamanla kabuk bağlar, fakat bu yaralar ilişki yaşarken yeniden kaşınır ve sorun tekrar ortaya çıkar.
Onun için insan, sürekli değişim ve yenilenme talebi içinde olmalıdır. Böyle yapılırsa, kişi yeni sorunlarla karşılaştığında çocukken öğrendiği zihni şartlanmaları ve düşünce kalıplarını sorgulayıp değiştirir. Bu değişime hazır olmayanlar evliliklerini yürütemezler. Kendini yenileme arzusu taşıyan kişiler evlilik için iyi aday veya iyi eşlerdir. Şiddeti duyguların ifade yöntemi olarak öğrenen insan, bu zihinsel şartlanmayı mutlaka değiştirmelidir. Ancak herkesin bunu başarması zor olduğundan şiddet artış gösterir.

İnsanların birbirlerine karşı saldırgan tutumlar göstermelerinin sebepleri ise; geçmiş deneyimleri sonucunda saldırgan davranışlar kazanmaları, bu türden tepkiler yüzünden takdir görmeleri veya ödüllendirilmeleri ve özel sosyal ve çevresel şartlar tarafından doğrudan teşvik edilmeleri olarak sıralanmaktadır.

Toplumlardaki saldırganlık ve şiddet olaylarının artması da bireysel saldırganlığı arttırmaktadır. Örneğin ekonomik krizlerde yoğunlaşan toplumsal tepkiler bireysel bazda saldırganlık dürtülerini de şiddetlendirmektedir.

Şiddetin belirleyici arasında yukarda bahsi geçen sosyal belirleyicilerden sonra gelen, ruhsal belirleyicilerdir. İnsanlar engellendiği ölçüde şiddete başvurur. Genelde keyfi ve haksız engellemeler sonucunda saldırganlık artar.

İnsanlarda saldırganlığı arttıran ikinci ruhsal belirleyici doğrudan tahrik edilmedir. Yavaş yavaş başlayan saldırganlık davranışları hafif alaycı sözlerde bile kişi kışkırtır ve şiddete yol açar. Ruhsal belirleyicilerden üçüncüsü ise insanların görsel olarak saldırganlık örneklerine maruz kalmasıdır. Özellikle, televizyonlardaki şiddet gösterilerinin çocuklardaki saldırganlık davranışlarını birebir etkilediği açıktır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?