USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

BİR ZAMANLAR GAZETECİYDİK!

14-11-2016

Kalemini kıran ancak satmayan gazetecilerin yerini rant uğruna yalakalık yapmayı maharet sayan “fırıldak” gazeteciler almayı başardı. Ve onlar şimdi birer “muteber” gazeteci.

Bir gazetede yazmayalı uzun zaman oldu. TV programları ve internet sitelerinde düşüncelerimi sık sık paylaşıyordum ama gazetede köşe yazısı yazmak başka bir duygu. Ve ben artık Hakimiyet okurlarına bu sütunlardan sesleneceğim.

Gazetede köşe yazısı yazmak sorumluluk ister. Uzun zaman önce Gaziantep'in basın şehidi ve kardeşim diye hitap ettiğim rahmetli Kemal Bağcı'nın anısına yazdığım bir yazıyı güncelleyerek sizlerle paylaşmak istedim.

Evet.. bir zamanlar gazeteciydik bizler!
Her haberi korkusuzca yazardık. Haberi titizlikle takip eder, ucu kime, kimlere dokunursa dokunsun sonuna kadar çekinmeden giderdik.
Çünkü bizler, bir zamanlar gazeteciydik.
Haber takibine giderken, kiralanan arabadan, yenilen yemekten, kalınan otele kadar her şeyin parasını tıkır tıkır biz öderdik.
Öyle ensesi kalın, kalantor, mevki ve makam sahibi kimselerin özel misafiri olarak gezmelere falan gidemezdik, gitmeye teşebbüs etsek, belki de işimizden olurduk.

Bir zamanlar gazeteciydik.
Sendikal haklarımız gereği, bir ay çift, bir ay tek maaş alırdık.
Yani, hakkımız olan parayı kazanırdık.
Kimseye muhtaç olmazdık bu yüzden.

Bir zamanlar gazeteciydik.
Çok iyi hatırlarım, bir cinayet haberi takibi için karakola gittiğimizde, amirinden memuruna kadar herkes “gazetecilik” mesleğine saygıda kusur etmezdi.
Gazeteciler de onlara saygısızlık yapmazdı.
Haber alma özgürlüğü çerçevesinde ellerindeki bilgiyi paylaşırlardı.
Bazen, gizli kalması gereken bilgileri ise “bilin ama lütfen bu aramızda kalsın” ricasında bulunurlar, kendileri açıklama yapmadığı sürece gazeteciden “çıt” çıkmazdı, sır "devlet sırrı" gibi saklanırdı.

Şimdi de gazeteciyiz.
Tabi ki, istisnalar var.
Ama pek çok meslektaşımız artık maalesef yazılarını eli titreyerek yazıyor. Arkadaşlarımız, “Acaba yazdığım yazıdan dolayı birileri beni patronuma şikayet eder de kovdurur mu?” endişesi içinde gazetecilik yapıyor.
Şimdi de gazeteciyiz. Ve sektörde bir gazeteciler ordusu var.

Ve bugün…  Gazeteci olarak avanta istemek meziyet sayılıyor artık. Gazetecilik bazı durumlarda “tetikçilik” ile eşdeğerde. Gazetecilik, ya yalakalık ya da menfaatler için tehdit etmeyi içine sindirebiliyor.
Dün saygın olan kişi ve kurumlar menfeat ekseninde bugün itibarsızlaştırılıyor. Gazetecilik, medya patronları tarafından ya zenginleşme, ya siyasete giriş anahtarı, ya da birileri ile önce hesaplaşma sonra da uzlaşma amacıyla silah gibi kullanılıyor.
Mahalle bakkalı olmak için sayısız bürokratik işlem gerekirken, iki kelimeyi yanyana getirmekten aciz insanlar ''gazeteci'' olarak piyasaya arz-ı endam ediyor. Bir baltaya sap olmayı başaramayanlar için ''gazeteci'' olmak çok daha kolay.

Kalemini kıran ancak satmayan gazetecilerin yerini rant uğruna yalakalık yapmayı maharet sayan “fırıldak” gazeteciler almayı başardı. Ve onlar şimdi birer “muteber” gazeteci.
Güç, makam, mevki sahibi birileri ile aynı mekanda olanlar hemen boy boy fotoğraflar çektiriyor, sonra da böbürlenerek bu fotoğrafları internette yayınlıyorlar.
Kalınan otellerin, yenilen yemeklerin, hatta alınan hediyelerin parası, seyahati organize eden kurumlar tarafından karşılanıyor.
Gazeteciler elini cebine atmıyor. Cebine atınca da avantaları cebine indirdiğini anlıyorsunuz.
İstanbul’da da böyle, Ankara'da da böyle, Gaziantep’te de böyle..

Şimdi de gazeteciyiz.
Bir olaya gittiğinizde güvenlik şeridi çekiliyor, gazeteci güvenlik şeridinden içeri alınmıyor.
Önceleri toplumsal olaylarda emniyet müdürleri, polislere “Önce kendinizin ve basının can güvenliğini sağlayın” talimatlarının verilirdi.
Şimdi ise TOMA, jop, tazyikli su. Allah ne verdiyse giriyor... Hatta ve hatta polislerin arasından ''fırlayan'' zanlılar, gazetecileri eşek sudan gelene kadar dövüyor!
Amirleri sürekli olarak “gazetecilerden uzak durun, onları muhatap almayın” talimatları veriyor.

Ben bir gazeteci olarak mesleğimizdeki yozlaşmayı anlatmaya çalıştım.
Bu dönemde, insanın yıllardır omuz omuza çalıştığı meslektaşına bile güvenememesinin ne anlama geldiğini çok iyi bilirim.
Ben anladım. Siz de anlayın istedim.

mhanifikilic@hotmail.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?