Geride bıraktığımız bir yıl, Gaziantep'te gazeteciler için adeta “kara ve kanlı bir yıl” oldu. Kentte, Suriyeli iki gazeteci infaz edilirken, yerel basında çalışan 3 gazeteci de taşlı, sopalı, bıçaklı ve silahlı saldırılara hedef oldu.
İlk olarak 27 Aralık 2015 tarihinde Gaziantep Ali Fuat Cebesoy Bulvarı üzerinde, 37 yaşındaki Naji El Jerf, yürürken arkasından gelen kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce susturucu takılmış tabancayla başından vurulmuştu. Suriyeli gazeteci ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamış ve hayatını kaybetmişti. IŞİD'in katliamlarına ilişkin bir de belgesel çeken gazetecinin terör örgütü mensuplarından tehditler aldığı biliniyordu. Saldırıyla ilgili IŞİD üyesi 3 kişi tutuklandı.
10 Nisan 2016 günü ise Değirmiçem Mahallesi Dr. Kemal Ahi Caddesi'nde yürüyen Suriye uyruklu 36 yaşındaki Muhammed Zahir el Şerkat, yüzü maskeli şüpheli tarafından tabancayla vuruldu. 25 Aralık Devlet Hastanesine kaldırılan Şerkat, kurtarılamayarak yaşamını yitirdi. Şerkat’ın da IŞİD’in hedefi olduğu belirlendi.
Suriyeli iki gazetecinin Gaziantep’te öldürülmesi olayını IŞİD üstlendi.
Daha sonra 28 Mayıs 2016 tarihinde Gaziantep Gap Gazetesi imtiyaz sahibi Mustafa Diken, sabah saatlerinde Seyrantepe'de bulunan evinin önünde kimliği belirsiz 3 kişi tarafından saldırıya uğramıştı. Gazetesinde sürekli FETÖ aleyhine yaptığı yayınlarla dikkat çeken Mustafa Diken’e yönelik saldırıyı gerçekleştiren 3 kişinin lüks bir araçla olayı gerçekleştirdiği ve uzaklaştığı görgü tanıkları tarafından ifade edilmişti. Saldırıyı gerçekleştirenlerin gözaltına alındığı bildirilse de bu sanıklar tutuklanmadı.
Gaziantep’te gazetecilere yönelik saldırıların hız kesmedi aksine daha da arttı.
O tarihte Güncel Gazetesi’nin Genel Yayın yönetmeni olarak görev yapan gazeteci Murat Güreş, 13 Haziran 2016 günü, Emniyet Müdürlüğü’nün tam karşısındaki işyerinin bulunduğu Atlas İş Merkezi girişinde bıçaklı saldırıya uğradı. Sağ bacağından 3 kez bıçaklanan Güreş, acı içinde yerde kalırken, saldırgan olay yerinden kaçmıştı. Güreş’in bıçaklanma anı binanın güvenlik kamerası tarafından anbean kaydedilirken, saldırganın tanınmamak için kafasına şapka taktığı güvenlik kameraları görüntülerinden tespit edilmişti. Zanlı halen meçhul!
Ve son olarak 26 Aralık 2016 tarihinde ise Ayıntab Gazetesi'nin sahibi olan Ökkeş Sabah evinin önünde kimliği belirsiz bir kişi tarafından silahlı saldırıya uğradı. Sol ayağına isabet eden kurşunla yaralanan Sabah, silah sesini duyanlar tarafından 25 Aralık Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Burada tedaviye alınan Sabah, tedavisi yapıldıktan sonra taburcu edildi. Kimseyle husumeti olmadığını kaydeden Sabah, yaklaşık bir hafta öncede otomobiline zarar verildiğini söyledi.
Evet… dediğimiz gibi geride bıraktığımız yıl Gaziantep’te gazeteciler açısından gerilim dolu, kanlı bir yıl oldu.
Suriyeli iki gazetecinin katili IŞİD.
Ancak, kamuoyunun merak ettiği Gaziantepli gazeteciler neden ve kimlerin hedefinde?
Saldırıya uğrayan Mustafa Diken, Murat Güreş ve Ökkeş Sabah, ifadelerinde kimseyle bir husumetleri olmadığını söylüyor. Buna rağmen “bu saldırıları yaşıyor olmaları gazetecilik faaliyetlerinde kaynaklı mıdır?” sorusu akıllara geliyor.
“Yapanın yanına kar kalıyor” düşüncesinden kaynaklı olarak mı Gaziantep’te gazeteciler sürekli saldırıya uğruyor?
Basına saldırı aslında doğrudan halka saldırıdır.
Kamuoyunun aydınlatılması ve halkın haber alma hakkına yapılan bu saldırıların aydınlatılması ve gerekli tedbirlerin alınması için yetkililer neler yapacak?
Saldırganlar ve varsa azmettiriciler bu cesareti nereden ve kimlerden alıyor?
Soruyoruz ve bekliyoruz…
***
MUSTAFA DİKEN’DEN GÜNÜN SÖZÜ
Gaziantep’in “gazi” gazetecilerinden Gaziantep Gap Gazetesi imtiyaz sahibi Mustafa Diken’in sosyal medya paylaşığı anlamlı mesajı bende buradan paylaşıyorum:
“Beterin beteri varmış. Ben iki değnek bir taştan kurtuldum.Benden sonra bıçak devreye girdi. Bıçaktan sonra bir arkadaşımız silahlı saldırıya uğradı. Allah roketten korusun ucuz kurtulduk.”
***
YENİ YIL ÜZERİNE
2016’yı geride bıraktık.. Hoş geldin 2017
Her yeni yıl yeni sözler söylemek, yeni mutluluklar, heyecanlar yaşamak, kurulan hayallere kavuşmak için müthiş bir umut biriktirme coşkusuyla dolarız.
Derler ki: “Her yeni yıl üzerine tek cümle yazılmamış, karalanmamış, silinmemiş, lekelenmemiş bembeyaz bir hayat sayfasıdır.Yeni başlangıçlar için bir fırsattır.”
Ama her yılbaşında ben daha bir hüzünlü olurum. Ömrümden bir yıl daha gitti, bir yıl daha yaşlandım diye. Nasılda geçti bir yıl? Nasıl geçiyor koskoca yıllar? Bazen çok uzun, hiç bitmeyecek gibi. Bazen de çok kısa, bir nefes gibi.
Yeni yıl, tıpkı geride bıraktığımız yılar gibi; umduklarınızdan daha çok bulduklarımızın olduğu bir yıl olduğu kadar yeni sorunların, sıkıntıların, hayal kırıklıklarının, terk edişlerin, kaybedişlerin, ölümlerin, ayrılıkların olacağı bir yıl da olacaktır. Biliyoruz ki, hayat denen yaşanmışlıklar hep düzlük, hep bahar, hep güzel değil. Yaşam aynı zamanda yamaçları, dağları, kışları olan bir ömrün de adıdır. Tükettiğimiz, eskittiğimiz her geçen yıl kim bilir hangi heyecan dolu sırlarımızı içine saklayarak uğurladığımız, bir daha açmamak üzere kilitler vurduğumuz, bir yığın hayal kırıklığımızın da adıdır.
Geriye dönüp baktığımız zaman ya yaşadığımız büyük mutsuzluklar ya da yaşadığımız en keyifli zamanlar aklımıza gelir. Arada kalanlar ise her zaman unutulmaya mahkum gibi.
Ne kadar çok şeyi öğretti bana geçen yıllar…
Birçok şeyleri yanlış, eksik, hatalı yaparak en çetin kışları yaşarken bile bana baharların küsmediğini öğrendim. Bu nedenle de her üzüntünün arkasından sevincin geldiğini bilerek beklemenin, sabretmenin kıymetini fark ettim.
Öyle günler geldi kendi kabuğuma çekildim. Çevremden uzaklaşarak kendime ayna tutmaya çalıştım. Ömür denen bu serüveni yaşarken bazen yalnız tek başıma kaldım. Böylece yalnızlığın değerini ve çeşit çeşit olduğunu anladım.
Sevmenin ve sevilmenin gücünü öğretti bana geride kalan yıllar.
Zamanı yapamayacağımızı şeyleri istemekle geçirdiğimiz söylenir. Oysa sahip olduğumuz gücümüz tüm zamanları zorlar. Yeter ki kendimize ve dostlarımızın gücüne inanalım.
Savaşsız, sömürüsüz, barış ve huzur içinde yaşanılır bir dünya dileğiyle... Umudunuz daim olsun. Hoş geldin 2017
***
Velhasıl 2017'ye girerken memleketin 2 bini gitti, 10'unu yediler, 6'sı kaldı...