Meclis tutanaklarına geçmiştir elbette. Bir Milletvekili, diğerini ısırdı!
Habercilikte bir kural vardır, "Bir köpek bir adamı ısırırsa haber olmaz ama bir adam bir köpeği ısırırsa, işte bu haberdir"
İyi ama bunu nereye yerleştirelim şimdi "Bir vekil diğerini ısırdı!"
Anayasa değişiklikleri teker, teker oylanıp kabul edilirken, buna karşı çıkan muhalefetin "Red" duruşları depreşecektir elbet. Bu insani bir reflekstir de, bu kadar can yakıcı olmak revamıdır? Tüm biyolojik silahlar devrede (Yumruk, tekme ve dişler!) Demek ki durum ciddi. Başkanlığa giden yolda tavrım net ve oyum evettir. Bununla birlikte ülkede olup bitenler hakkında endişelerim var! Öncelikle belirteyim ki, eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz. Güvenlik eksenli politikalar olmalıdır ve şarttır. Halkın canına ve malına göz diken terörist ve eşkiyalar aynı şiddetle mukabele görmeli ve "İdam" yasası bir an evvel çıkartılmalıdır.
Bununla birlikte, ilgili olduğum bir önemli husus ise, "Adalet" önemsenmeli ve tabana doğru yaygınlaştırılmalıdır. Merhamet ve adalet güvenliğin temelidir.
Demek istediğim o ki, terör ve teröristle mücadele edilirken, bir yandan da sosyal adalet paylaşımı "Eşit değil, adil" olarak dağıtılmalı. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana başımıza gelenlerin tümü bu dengesizliğin sonucudur. Zayıf karakterlilere ihanet edebilecekleri zemini engellemenin yolu elbette ki adaletten geçer.
Ülke şartlarına bakıldığında sosyal adaletin oluşmadığını görebilmek için orta zekaya sahip olmak yeterli!
Varoş ve sosyete mahalleler arasındaki uçurum yalnızca dikey ve yatay oluşmuş bina ve asfalt kalitesiyle mücerret olsa tevili mümkün idi, ancak yaşam standartları herşeyi ele vermektedir.
Toplumumuzun kaygı ve endişeleri asla ortak değildir! Herkes kendi kişisel dertleriyle meşgul.
Kendi ikbali için başkalarının ikbaline göz koyunların önünü kesebilmek güçlü bir topluluk olmaktan geçer. Zaafiyet ve fakru zaruretten arındırılmış bir kitle, ancak "Vatan ve Millet" kaygısını kendisine dert edinir. Oysa herkesin kendi namı hesabına nema dürtüsüyle iş tuttuğu bir ülke ne kadar gelişebilir?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın halkı kuşatan söylemleri tabi ki samimi ve içtendir. Liderliği su götürmez bir hakikat ve erdemli gayreti gòz önündedir.
Madalyonun diğer kısmındakiler! Yani "Reis'e inandığını ve davasının eri olduğunu söyleyerek mevki ve makamları işgal eden kimileri! Ya onlar? Ne kadar samimidir dersiniz?
Allah aşkına! 17-25 Aralık'tan bu yana Reise en büyük ihaneti edenler, hep kendisine en çok bağlı olduğunu söyleyenler değilmiydi? Kaç ihanet yaşandı sayabilirmiyiz?
Siyaseti kendisine mal-Mülk, Şan-Seref sağlama aracı olarak kullanan mahfillerden arınmalıdır siyaset! Hele, hele en çok ta AK Parti!
Halkın refah seviyesini yükseltmek şart! İdealist bir toplum oluşturabilmenin yolu adil paylaşımdan geçer. Ruhları kirlenmiş hasta ruhlu kişiler mevki ve makamlardan uzaklaştırılmalıdır. Zira bunların işretlerini halk görmekte ve "Bu ne perhiz, bu ne turşu" ve yahut "Ele verir talkını, kendisi yutar salkımı" Durumunu yaşamaktadır.
Sonuç olarak, savaşalım, mücadele edelim, Fetö, PKK, ve tümünün canına ot tıkayalım kabul! Ama iş bittiğinde adil paylaşalım. "Bir kula dokuz, dokuz kula tam bir pul" düşmesin!
"Devlet malı deniz, yemeyen keriz" anlayışına sahip alçakları protokol koltuklarından uzak tutun! Gayri yeter! Kaçıncı yazışım bu! Halktan kopuk, ne yokluk görmüş ne vefa bilir! Garibandan öcü gibi kaçan burjuva
"Monşer"lerini halki yönetsin diye seçmeyin! Allah aşkına! Dönüp bir bakın neler oluyor!
Güneydoğu şehirlerimizin birinde bizzat sahit oldum! 70 yaşında bir ahlaksızın, 20 yaşında gencecik gariban kızlarını para ve iş vaadiyle nasıl kandırıp namuslarıyla oynadığı ayyuka çıkmış! Bu adam bir partinin il teşkilatında üst düzey yönetici. Kendisine vatana hizmet et diye verilen mevkiyi, alçak emellerine alet eden bir kepaze!
Defaten yazdım ve yazıyorum. Adamın biri önemli bir kurumun müdürü iken apar topar görevden alındı ve ne hikmetse bir yıl sonra yeniden aynı göreve getirildi! Hakkında bir sürü iddialar var iken hem de!
Yahu yapmayın ey yönetenler! Sizden ne koltuk istiyorum ve ne de maaş! Kimseye şahsi kinim ve garezim yoktur. Vatanıma dost olan dostum, göz koyan düşmanımdır.
Devlete hep vermiş, hiç almamış birisi olarak söylüyorum! Derdim kendim değil, çocuklarımın geleceği olan vatanımdır.
Adalet diyorum! Merhamet diyorum! Liyakat diyorum! Vefa diyorum!
Tüm bunlarla birlikte, evet!
"Başkanlığa evet" diyorum..."