Özel Haber

“Gazeteci kamusal hayatı denetlemeli”…

“Gazeteci kamusal hayatı denetlemeli”…
15-10-2019 06:23
Gaziantep

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Çiftçi, gazetecilerin öncelikli görevinin toplumu bilgilendirmek ve kamusal hayatı denetlemek olduğunu söyledi. Bazı ziyaretler için Gaziantep’e gelen Prof. Dr. Çiftçi, “Gazetecinin önemli görevleri arasında kamusal hayatı denetlemek, eleştirmek, tenkit etmek ve değer yargısında bulunmaktır” dedi.

“GAZETECİ KİMLERİ ELEŞTİRİR?”

Kamusal hayatın denetlenmesi ve takip edilmesinin bir gazeteci için olmazsa olmaz olduğuna dikkat çeken Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Çiftçi, gazetecinin görev yaparken hür olduğunu ama sorumluluk bilinci dışına da çıkmaması gerektiğini anlattı. Çiftçi konuya ilişkin açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
“Gazetecinin birinci görevi haber vermek, bilgilendirmektir. Gazeteci içinde kamu yararı ve/veya kamusal ilgi bulunan olayları haber olarak verir. Gazetecinin ikinci görevi kamusal hayatı denetlemek, eleştirmek, tenkit etmek, değer yargısında bulunmaktır. Peki, gazeteci kimleri eleştirir? Gazeteci Cumhurbaşkanı, bakan, sanatçı, sporcu gibi kişileri takip eder, onları eleştirir. Çünkü bunlar kamuya mal olmuş kişilerdir. Medya yani basın-yayın mensupları kamu maliyesini denetler, harcanmasını takip eder, eleştirir. Haber veya eleştirinin veyahut karma olay açıklamasından (haber-eleştiri) hukuki (tazminat) ve cezai sorumluluk doğmaması için güncellik, doğruluk, kamu yararının gözetilmesi, haberin veriliş şekline göre uygunluğa dikkat edilmeli. Haberde eleştiri ölçülü olmalı, sınır aşılmamalı. Gazeteci hür olmalı ama aynı zamanda sorumlu olabilmeli.”

“GAZETECİ HABERDE KİŞİNİN ÖZEL HAYATINA DİKKAT ETMELİ”

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Çiftçi, “Kişilerin özel hayatı, 3 alandan oluşur. Bunlar, insanın özel hayatı altında Anayasanın 20’nci maddesinde, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde bir temel hak olarak korunuyor. Bu 3 alandan bir tanesi çok dardır ki buna biz, “sır alanı” ya da “gizli alan” diyoruz. Herkesin bir sır alanı vardır ve bu hukuken korunur. Bir ikinci halka da “özel alan”dır. Bu da, insanların çok yakınlarıyla paylaştıkları bilgileri ifade eder. En dışta yer alan “ortak alan” ise kamuya ve medyanın bilgisine açık bir bölgeyi içerir. Biz, insanları ikiye ayırırız; “sıradan insanlar” ve “kamuya mal olmuş insanlar.” Daha önce bahsetmiş olduğum üç alan, insanların dahil oldukları gruba göre şekilleniyor. Sıradan insanların sır alanlarının hukuken korunma kapsamı oldukça geniştir. İnsanların, eş ve dost çevresine açtıkları alanda geniştir. Kamuya açık alan nisbeten dardır. Kamuya mal olmuş kişilerin en içteki sır alanı oldukça dardır. Dolayısıyla, her kesin özel hayat hakkı vardır. Örnek vermek gerekirse, basın, bir haber yaparken sıradan bir vatandaşın sır alanına giremez. Ama kamuya mal olmuş bir kişinin, örneğin hangi yatla gezdiğini, hangi restoranda kiminle görüntülendiğini haber olarak verebilir. Basın mensupları, bu dengeleri gözetmekle yükümlü bulunuyor. Prof. Dr. Ahmet Çiftçi; Medyanın, sanatçı ya da politikacı olsun zaman zaman kamuya mal olmuş kişilerin sır alanı dediğimiz alanlarına girdiklerini görüyoruz. Onların da bir sır alanlarının olduğu unutulmamalı. Bir de basın mensubu, tanınmış biriyle ilgili bir haber yapıyorsa sadece o konuyla ilgili haberleri vermeli. Haber, “Haber Verme Hakkının Sınırları” doktrini doğrultusunda hakkın icrasının sınırları içerisinde kalmalı. Bu nedenle, bir haberde doğruluk, güncellik, ölçülülük hususlarına dikkat etmeli; haberin veriliş şekliyle haberin konusu birbiriyle uyumlu ve orantılı olmalı. Konunun öz, asparagas haber yapmamak şeklinde ifade edilebilir. Dolayısıyla, basın mensubu bunlara uyarsa hukuken ve cezaen sorumlulukta olmaz. 



RADYO VE TELEVİZYON YAYINCILIĞI VE ÖNEMİ

İşitsel ve görsel-işitsel nitelik ve özelliğe sahip olmaları dolayısıyla radyo ve televizyon yayıncılığı tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de kamusal hayat bakımından büyük önem arz etmektedir. Çünkü birer kitle iletişim aracı olan radyo ve televizyonların da; kamu yararı taşıyan veya kamu ilgisi bulunan olayları haber verme ve kamuyu bilgilendirme, eleştirme ve değer yargısında bulunma, kamuoyunun oluşumuna yardımcı olma ve oluşan kamuoyunu açıklama, kültür ve dili koruma ve geliştirme, devletlerarası ve toplumlararası ilişkileri geliştirme, devletin ve hükümetin faaliyetlerini tanıtma, mal ve hizmetleri tanıtma yani reklam, inandırma, harekete geçirme ve propaganda, halkın eğlence ihtiyacını karşılama gibi işlevleri vardır.  Ayrıca basın-yayın 4. güç olma hasebiyle yasama, yürütme ve yargı güçleriyle bütün idare üzerinde güçlü bir denetim mekanizması kurar ve bu işlevi yerine getirir. Radyo ve televizyon da dahil olmak üzere bütün kitle iletişim araçları (yazılı basın, sinema, internet, vb.) toplumsal meselelerde halkın gözü, kulağı ve ağzı durumundadır ve demokrasiyle yönetilen ülkelerde adeta bir emniyet supabıdır. Medya, kamusal iradeye yön veren itici bir güç yani motor durumundadır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER