Mobil

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Terör örgütleri, İslam Dininin temsilcisi olamaz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan,
14-04-2016 08:49
Gaziantep

13. İslam Zirvesi'nin açılış oturumunda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslümanlar olarak üstesinden gelinmesi gereken sorunların başında mezhepçilik fitnesinin geldiğini belirterek, “Her zaman ifade ettiğim gibi, benim dinim Sünnilik de değildir, Şiilik de değildir; benim dinim İslam’dır. Ben, tıpkı 1 milyar 700 milyon kardeşim gibi, sadece ve sadece Müslümanım. Diğer tüm farklılıklar bu inancımın, bu sıfatımın gerisindedir” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin ev sahipliğinde, İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 13. İslam Zirvesi’ne katıldı. İİT’nin bugüne kadarki zirveleri içinde en yoğun katılıma sahip olan zirvenin açılış oturumu, İİT Genel Sekreteri ve üye ülkelerin devlet, hükûmet ve meclis başkanlarından oluşan heyet başkanlarının katılımıyla gerçekleşti.

Zirvenin açılış oturumu, Beştepe Millet Camii İmam Hatibi Adem Kemaneci’nin Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. İİT Genel Sekreteri İyad Medeni’nin selamlama konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan zirvenin açış konuşmasını yaptı.

Konuşmasına, zirve vesilesiyle katılımcıları Türkiye’de ağırlamaktan dolayı duyduğu memnuniyeti ifade ederek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan önceki dönem başkanı olan Mısır’a, dönem başkanlığı süresince ortaya koyduğu çaba ve faaliyetleri için; Endonezya’ya da 6-7 Mart 2016 tarihinde teşkilatın Filistin ve Kudüs konulu 5. Olağanüstü Zirvesi’ne ev sahipliği yaptığı için teşekkür etti.

“İSLAM DÜNYASI, İSTANBUL’DAKİ BU ZİRVEDEN GÜZEL HABERLER BEKLİYOR”

Zirve toplantısının, dünyadaki tüm Müslümanların ve insanlığın huzur, güvenlik ve refahına; herkes için hayırlı bir geleceğe vesile olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu temennilere, bu duaya, her zamankinden daha çok ihtiyacımızın olduğu günlerden geçiyoruz. Zirve toplantımızın temasını oluşturan ‘adalet ve barış’ kavramlarının içini doldurmakta, bunları müşahhas hale getirmekte acele etmeliyiz. Çünkü dünyanın dört bir yanından mağdurların, mazlumların çığlıkları yükseliyor, maktullerin yürek parçalayan görüntüleri geliyor. Maalesef, bu çığlıkların ve görüntülerin kahir ekseriyeti Müslümanlara aittir. İslam dünyası şu an yüzünü İstanbul’a, bu zirveye döndüğüne ve güzel haberler beklediğine inanıyorum” diye konuştu.

Müslümanlar olarak üstesinden gelinmesi gereken sorunların başında ‘mezhepçilik fitnesi’nin geldiğini belirten ve “Her zaman ifade ettiğim gibi, benim dinim Sünnilik de değildir, Şiilik de değildir; benim dinim İslam’dır. Ben, tıpkı 1 milyar 700 milyon kardeşim gibi, sadece ve sadece Müslümanım. Diğer tüm farklılıklar bu inancımın, bu sıfatımın gerisindedir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hz. Peygamber’in Veda Hutbesi’nde ifade ettiği “Müslüman Müslümanın kardeşidir; bir Müslümana kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz” emrine kulak verilmediği sürece yaşanan acıların dinmeyeceğini kaydetti.

“YAŞANAN ÇATIŞMALARDAN VE DÜŞMANLIKLARDAN ZARAR GÖREN SADECE MÜSLÜMANLAR”

İslam adına her gün mazlumlara saldıran, onların canlarına kast eden, mallarını yağmalayan terör örgütlerinin asla bu mukaddes dinin temsilcisinin olamayacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan,  “Allah, adaleti, iyiliği, doğruluğu, yardımlaşmayı emrediyor; buna karşılık çirkin işleri, kötülüğü ve haksızlığı yasaklıyor” mealindeki ayete atıfta bulunarak sözlerine şöyle devam etti: “Evet, bu emirleri açıkça ihlal eden hiç kimse, İslam adına hareket edemez, Müslümanlara faydalı olamaz. Bizler Müslümanlar olarak, İslam ülkeleri olarak, ne kadar birbirimize düşersek, umudunu bizlere bağlamış olan masumlar, o kadar çok sıkıntıya maruz kalacaklardır. Böyle bir vebali üstlenemeyiz. Bunun için bölücü değil, birleştirici olmalıyız. İhtilafları değil ittifakları, husumeti değil muhabbeti güçlendirmeliyiz. Çünkü yaşanan çatışmalardan, çekişmelerden, düşmanlıklardan zarar gören sadece Müslümanlardır, sadece İslam ülkeleridir. Ek dostları çoğaltmak düşmanları azaltmak durumundayız. Müslümanlığımızın kardeşliğimize verdiğimiz önem kadar olduğunu unutmayacağız. Bugünkü zirve toplantımızın, tüm Müslümanların birliği, beraberliği, kardeşliği ve dayanışması yolunda bir milat, bir dönüm noktası olmasını Allah’tan temenni ediyorum.”

El Kaide terör örgütünün geçmişte Afganistan’da yaptığı tahribat ve katliamlara işaret eden ve aynı kirli gayeye bugün Irak ve Suriye’de kontrolü altındaki bölgelerde DAEŞ’in hizmet ettiğini, Boko Haram ve Eş Şebab terör örgütlerinin de aynı kapsamda olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dikkat ediniz, birkaç şov amaçlı eylem dışında, bu terör örgütlerinin tüm zulümleri, tüm zararları Müslümanlaradır” dedi.

“MASUM İNSANLARA YÖNELEN HİÇBİR EYLEMİ TASVİP ETMİYORUZ”

Dünyanın hiçbir yerinde, masum insanlara yönelen hiçbir eylemi asla tasvip etmediklerine ve bu tür eylemlere tevessül edenleri, inançlarına, kökenlerine, söylemlerine bakmaksızın, terörist olarak, terör örgütü mensupları olarak nitelendirdiklerine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, PKK, PYD ve DHKP-C terör örgütlerini de ekleyerek tamamının Müslümanların ve insanlığın ortak düşmanı olduğunu dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batılı devletlerin, terör örgütleri karşısında ikircikli bir tutum içine girdiklerine dikkat çekti ve ABD’de katıldığı Dünya Nükleer Zirvesi’nde söz alan konuşmacıların Batı şehirlerindeki terör eylemlerinden bahsedip yüzlerce insanın can verdiği İstanbul, Ankara ve Lahor’daki terör eylemlerinden bahsetmediklerini hatırlattı ve şunları ekledi: “Bu ikircikli davranış bizleri üzmektedir. Terör örgütlerinin tamamına karşı aynı kararlılıkla mücadele edilmek zorundadır. Bizim terör konusunda yaptığımız dostça ikazlara kulak vermeyen ülkeler, bu tecrübeyi bizzat yaşamak mecburiyetinde kalacaktır, nitekim kalıyorlar. Buradan bir kez daha, uluslararası topluma, terör örgütlerine yaklaşımlarını gözden geçirmeleri çağrısında bulunuyorum. Terör tehdidiyle, arazide operasyon yürütmenin yanında, finans ve insan kaynaklarını kurutarak da mücadele etmek gerekiyor. Bunun için uluslararası iş birliği büyük önem taşıyor.”

TERÖRE KARŞI İSLAM İTTİFAKI GİRİŞİMİ

İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler arasında, teröre ve diğer suçlara karşı iş birliğini güçlendirecek ve kurumsallaştıracak bir yapının oluşturulmasının isabetli olacağını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla Türkiye olarak, getirdikleri İstanbul merkezli bir ‘İslam İşbirliği Teşkilatı Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezinin kurulması’ önerisinin yapı bünyesinde kabul gördüğünü açıkladı ve bu hususta verilen destek için üye ülkelere teşekkür etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı şekilde, Suudi Arabistan’ın öncülüğünde kurulan ‘Teröre Karşı İslam İttifakı Girişimi’nin de desteklenerek etkin bir yapı haline dönüştürülmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “İslam ülkeleri içinde yaşanan terör olaylarına ve benzeri krizlere karşı, başka güçlerin müdahil olmasını beklemek yerine, Teröre Karşı İslam İttifakı Girişimi aracılığıyla, çözümü kendimiz üretmeliyiz. Niçin biz Müslümanlar olarak aramızdaki bu tür ihtilaflarda bu tür terör eylemlerinde başkalarından yardım bekliyoruz? Biz bunu kendimiz çözmeliyiz. Bunlara biz kendimiz müdahale etmeliyiz. Biz etmiyoruz, başkaları müdahale ediyor. Onlar müdahale ederken oralardaki petrol için müdahale ediyorlar, aramızdaki huzuru sağlamak için değil.  Onun için de burada hassas olmamız lazım. Bu girişimin, herhangi bir ülkeye değil, tüm ülkelerin ortak sorunu olan teröre karşı olduğunu, özellikle ifade etmek istiyorum.  Şayet bu girişim, arzu ettiğimiz etkinliğe ve kapasiteye ulaşırsa, İslam dünyasının önünde yeni bir dönem açılacağına inanıyorum.”

“BM GÜVENLİK KONSEYİ’NİN YAPISI YENİDEN BELİRLENMELİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Müslümanların, dünyanın birçok yerinde, adaletsizliğe ve çifte standarta maruz kaldıkları duygusu içerisinde olduklarına işaret ederek, “Kendi ülkelerinde zulüm gören, baskı altında yaşayan, haksızlığa uğrayan Müslümanlar, Batı ülkelerine gitmenin yollarını arıyorlar. Batı ülkelerinde ise İslam’ı ve Müslümanları hedef alan İslamofobi ve yabancı düşmanlığı gibi nefret suçlarında, tehlikeli bir artış gözleniyor” şeklinde konuştu.

Küresel karar alma ve uygulama mekanizmalarındaki temsil adaletsizliğinin de Müslümanlar arasında önemli bir rahatsızlık sebebi oluşturduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde, dünya nüfusunun dörtte birini teşkil eden Müslümanların, tek bir daimi temsilcisi var mı? Yok. Geçici üye olmanın bir anlamı var mı? Yok. Karar 5 üyeden bir tanesi olumsuz davranırsa iş bitti. Diyorum ki ‘Dünya 5’ten büyüktür.’ Artık dünya 1. Dünya Savaşı’nın şartlarında değildir. Dünyada şartlar değişti. Öyleyse BM’nin reforme edilmesi şarttır. Adil bir dünya bekliyorsak ki bunu beklemek hakkımızdır, kendisi adaletsizlik üzerine kurulu bir sistemin, küresel adalete katkı sağlayabilmesi mümkün değildir. Nitekim bunun sıkıntılarını karşı karşıya olduğumuz birçok sorunda görüyoruz, yaşıyoruz. Buradan bir kez daha, BM Güvenlik Konseyi’nin yapısının, dünya nüfusunun coğrafi ve dini dağılımı göz önünde bulundurularak yeniden belirlenmesi çağrımı tekrarlıyorum.”

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI BÜNYESİNDE KADIN KONFERANSI OLUŞTURULMASI

İslam ülkeleri olarak, öncelikle, güvenlik, adalet ve kalkınma konularına özel önem vermeleri gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yaşadığı yerde kendini güvende hissetmeyen hiç kimse, geleceğinden emin olamaz. Adaletten umudunu kesen insanların terör örgütlerinin istismarına açık hale gelmesi kaçınılmazdır. Çünkü her şeyin başı ve sonu adalettir. Kardeşliği, sadece sözde bırakmamalıyız; teknik, ticari, ekonomik, kültürel, sosyal tüm boyutlarıyla gerçek anlamda hayata geçirmeliyiz” ifadelerine yer verdi.

Konuşmasında, kadınların, ailenin taşıyıcısı olma vasıflarını güçlendirme yanında, eğitimden iş hayatına kadar her alanda çok daha etkin roller üstlenmesi için hep birlikte gayret etmeleri gerektiğini de bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde İstanbul’da düzenli aralıklarla toplanacak bir Kadın Konferansı’nın oluşturulmasını teklif etti ve “Zira Müslümanların kendi kadınlarının dertlerini ortaya koyabilecekleri bir teşkilatının bir konseyinin olması şarttır diye düşünüyorum” dedi.

İİT 2025 EYLEM PROGRAMI BELGESİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında; insani krizlerin çözümünde önemli görevler üstlenen Kızılay kuruluşlarının etkin ve kapsamlı bir iş birliği içinde olması, İslam Dayanışma Fonu’nun kapasitesinin genişletilerek mağdurların ve mazlumların yanında daha güçlü şekilde yer alması, küresel ekonominin işleyişinde önemli rolü olan tahkim sisteminin İslam ülkeleri arasında bir benzerinin kurulması ve İslam Kalkınma Bankası’nı tüm bu çalışmaların desteklenmesi konusunda daha aktif olarak kullanılması tekliflerinde bulundu.

Geçtiğimiz yıl boyunca müzakereleri yürütülen ve üye ülkelere önümüzdeki 10 yıl içinde çeşitli alanlarda kalkınma hedefleri koyan eylem programı belgesinin bu zirvede kabul edileceğine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İslam İşbirliği Teşkilatı 2025 eylem programı belgesinin hazırlıklarının tamamlanması önemlidir. Ama asıl olan bu programın başarılı bir şekilde uygulanmasıdır. Başkanlık görevini yürüttüğüm İSEDAK’ın 2025 eylem programının uygulanmasına ilişkin görevlerinin takibini bizzat yapacağım. İSEDAK’ın 2012 yılında kabul edilen yeni stratejisi ve statüsüne uygun şekilde faaliyetlerini yürütmesini sağlamakta kararlıyız” açıklamalarında bulundu.

“FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİMİZİN YAŞAMAKTA OLDUKLARI ZULÜM, İSLAM ÂLEMİNİN BAĞRINDA KANAYAN BİR YARADIR”

İslam İşbirliği Teşkilatı 1969 yılında Kudüs’teki El-Aksa Camii’ne yönelik saldırı üzerine oluşturulduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aradan geçen yarım asra yakın zamana rağmen maalesef ne Kudüs kurtarılabilmiştir, ne de Filistinliler üzerindeki baskılar hafifletilmiştir” dedi ve şunları kaydetti: “Filistinli kardeşlerimizin İsrail işgali altında her gün yaşamakta oldukları zulüm İslam âleminin bağrında kanayan bir yara olmaya devam ediyor.  Harem-i Şerif bir İslam mabedidir. Kendisi hukuk dışı olan işgalin bir de Harem-i Şerif’e yönelik ihlaller için dayanak yapılmasına izin veremeyiz. Müslümanlar olarak Harem-i Şerif’in ve Kudüs’ün muhafazası için daha fazla gayret göstermeliyiz. Filistin’le birlikle tüm bölgede kalıcı barış sağlanmasının yegâne yolu, bir an önce işgalin sona ermesi ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin’in kurulmasıdır. İslam İşbirliği Teşkilatı olarak diğer coğrafyalarda hakları ve gelecekleri için mücadele eden Müslüman toplumlara daha fazla sahip çıkmalıyız.”

“TÜM MESELELERİ BURADA GÖRÜŞMELİ VE ALACAĞIMIZ KARARLARI SÜRATLE HAYATA GEÇİRMELİYİZ”

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yıllardır uygulanan izolasyonun hep birlikte kırılması çağrısında bulunan ve “Kıbrıs’ta yaşayan kardeşlerimize yalnız olmadıkları mesajını İslam dünyası olarak bizler vermeyeceksek kim verecek?” diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, değerlendirmelerine şöyle devam etti: “Balkanlardan Güneydoğu Asya’ya ve Afrika’ya kadar dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Müslümanlar toplumlar İslam âleminin güçlü desteğine ihtiyaç duyuyor. Ukrayna’da Kırım işgali, buna sessiz kalmak mümkün mü? İşte Kırım’da da, evet oradaki kardeşlerimiz topraklarında mağdur ve mazlum. Açık konuşuyorum, Akdeniz’de, Ege’de botlarla, kırık dökük gemilerle Avrupa’ya gitmeye çalışanların neredeyse tamamının Müslümanlardan oluşması bizim için bir utanç kaynağıdır. Sayıları milyonlarla ifade edilen bu insanlar güvenlikleri ve gelecekleri için hayatları pahasına böyle bir yolculuğa çıkmaya mecbur kalmışlarsa, hep birlikte oturup düşünmek zorundayız. Bizim sadece Ege’de kurtardığımız insan sayısı 100 bine ulaştı. Sahil Güvenlik botlarıyla bunları denizden toplayarak kurtardık. Bu bizim İslami, insani ve vicdanı görevimiz olduğu için bunu yaptık. Bir zamanlar benzer gerekçelerle Avrupa’dan bizim coğrafyalarımıza, bizim ülkelerimize yaşanan göçün tersine dönmüş olmasının sebeplerini çok iyi analiz etmeliyiz. Şu anda burada bulunan ülkelerin temsilcileri olarak hepimize çok büyük görevler düşüyor. Ümmetin sorumluluğunu üstlendiğimizin bilinciyle tüm meseleleri burada görüşmeli ve alacağımız kararları süratle hayata geçirmeliyiz.”

Konuşmasının sonunda, zirvenin temasını oluşturan adalet ve barış kavramlarının tesisi için çok daha fazla çalışmaları gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine, İslam İşbirliği Teşkilatı 13. İslam Zirvesi’nin Müslümanlar ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyerek son verdi.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER