Mobil

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Mültecilere bütçeden 10 milyar dolar harcandı"

Cumhurbaşkanı Erdoğan,
11-05-2016 08:20
Gaziantep

10. Balkan Ülkeleri Genelkurmay Başkanları Konferansı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye meselesi, sonuçları ve yansımaları itibariyle artık yerel, hatta bölgesel bir sorun olmaktan çıkmış, küresel bir tehdit hâline dönüşmüştür” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10. Balkan Ülkeleri Genelkurmay Başkanları Konferansı’na katıldı. Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar ve Balkan ülkelerinin genelkurmay başkanlarının ve NATO temsilcilerinin hazır bulunduğu konferansta Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılış konuşmasını yaptı.

GÜÇ REKABETİNİN ODAK NOKTASI, ORTA DOĞU VE BALKANLAR”
Türkiye’nin, ortak bir tarihi, coğrafyayı ve kaderi paylaştığı dost ve kardeş Balkan ülkelerinin genelkurmay başkanlarını ve NATO’nun temsilcilerini İstanbul’da misafir etmekten duyduğu memnuniyeti ifade ederek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konferansın bölgesel ve küresel gelişmeler bağlamında kritik bir dönemde icra edildiğine dikkat çekti.
Avrupa-Atlantik bölgesinin, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana en ciddi sınamalarla ve en ciddi belirsizlik ortamıyla karşı karşıya bulunduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, böylesi bir kırılmanın ve değişimin, en son 1991 yılında Sovyetlerin dağılmasıyla yaşandığını söyledi. Türkiye ve Balkan ülkelerinin de içinde yer aldığı geniş coğrafyanın, hem Soğuk Savaş’ı ve hem de akabinde yaşanan gelişmeleri birinci elden yaşadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yarım asra yakındır süren güç rekabetinin odak noktası, Orta Doğu ve Balkanlar’dı. Duvarların yıkılması, tüm bölgede yeni umutların yeşermesine, kalıcı barış ve istikrar beklentilerinin artmasına sebep oldu. Yarım asırlık gerilimin sona ermesi, en çok senelerce özgürlükleri gasp edilen, tek tipçi, baskıcı yönetimlere mahkûm edilen Kafkaslar ve Balkanlar’daki kardeşlerimizi sevindirmiştir” diye konuştu.

“BALKAN COĞRAFYASINDA HEPİMİZİN İÇİNİ ACITAN OLAYLARA ŞAHİT OLDUK”
Kısa süre sonra başlayan etnik temelli çatışmaların, bu umutlara büyük darbe vurduğunu ve 90’lar boyunca Balkan coğrafyasında, herkesin yüreğini burkan, içini acıtan olaylara şahit olunduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Krizleri çözmek yerine dondurmanın, bunları görmezden gelmenin doğru bir yaklaşım olmadığını çok acı tecrübelerle öğrendik. Bunun yanında çıkarlar adına gerilimleri tırmandırmanın sonuçlarının, sadece birkaç ülkeyle sınırlı kalmadığını, krizin tüm bölgede telafisi uzun süren tahribata yol açtığını gördük. Balkanlar, küresel barış ve güvenliği sağlamakla mükellef olan kurumların ataletinin yükünü en fazla çekmiş bölgedir” dedi.

“GÖÇ KRİZİ VE TERÖR SORUNU GENİŞLİYOR”
Bugün uluslararası kuruluşların 1990’larda yaşanan acı tecrübelerden gerekli dersi çıkarmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Küresel güvenlik ve istikrarın teminatı olması gereken kuruluşlar, bir kez daha iç çekişmelere, kısır siyasi hesaplara taraf yapılarak yıpratılıyor. Komşumuz Suriye başta olmak üzere, birçok kriz ve çatışma bölgesinde süregiden hadiseler, bunun en somut, en acı tezahürüdür. 6 yıldır Suriye’de tüm kırmızı çizgilerin aşılmasına, yaklaşık 600 bin insanın hayatını kaybetmesine rağmen bir adım atılmadı. Yemen, Irak, Ukrayna konusunda halen umut verici gelişmeler yaşanmıyor. Göç krizi ve terör sorunu ise bırakın çözülmeyi, giderek daha çok ülkeyi, daha çok insanı etkisi altına alacak şekilde genişliyor ve bir çetrefilleşme haliyle karşı karşıya kalıyor. Suriye meselesi, sonuçları ve yansımaları itibariyle artık yerel, hatta bölgesel bir sorun olmaktan çıkmış, küresel bir tehdit hâline dönüşmüştür. Türkiye gibi Balkan ülkelerinin de, bu noktada çok ağır bir yükün altına girdiğini, ciddi maliyetlerle yüzleştiğini biliyoruz.”

“MÜLTECİLER İÇİN HARCANAN PARA, 20 MİLYAR DOLARA ULAŞTI”
Türkiye’nin; kendisinin, Suriye’nin ve tüm bölgenin güvenlik ve huzuru için, ilk günden itibaren bu sorunun kalıcı olarak çözülmesi yönünde yoğun çaba sarf ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin dünyada eşi benzeri olmayan bir ev sahipliği göstererek savaştan ve zulümden kaçan 3 milyon Suriyeli ve Iraklıya sahip çıktığını, millî bütçesinden faturalı olarak 10 milyar doları aşkın para harcadığını, STK ve belediyelerin yaptığı harcamalarla bu rakamın 20 milyar dolara ulaştığını aktardı ve Türkiye’nin bunları yaparken, ‘Acaba bize Avrupa’dan, dünyadan, BM Mülteciler Konseyi’nden bize para gelecek mi?’ diye düşünmediğini kaydetti.

“BM’DEN GELEN DESTEK 450 MİLYON DOLAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Irak ve Suriye’den gelen savaş mağdurlarına kapılarını kapamadığına, onların üzerine güvenlik güçlerini sürmediğine işaret ederek sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü o bombalardan, o varil bombalarından kaçan insanlara, kapımızı kapamanın da bir zulüm olduğuna inandık ve kapılarımızı açtık. Şu anda onların her türlü gıda, giyecek, sağlık, eğitim gibi bütün sorunlarını biz çözüyoruz. Ama bakın yılda 3 milyar avro destek verme kararına varan AB, daha henüz buraya doğru dürüst bir desteği, yardımı direkt olarak yapamamıştır. Biz millî bütçemize destek istemiyoruz. Biz buradaki Suriyeli ve Iraklı mültecilere bir destek istiyoruz. Ama ne yazık ki Batı hâlâ bu işin farkında değil ve bize bugüne kadar BM’den gelen destek 450 milyon dolardır. Yaptığımız resmî harcama 10 milyar doları aşmıştır. Bu gerçekleri bir defa görmeye mecburuz. Biz insani görevlerimizi yerine getirirken, bu insanların ihtiyaçlarını karşılarken asla bir kuruşun dahi hesabını yapmadık.”
Türkiye’nin, tüm süreci dışarıdan ciddi hiçbir destek almadan tamamen kendi imkânlarıyla yürütmek zorunda kaldığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, insani yardım yapan ülkeler arasında Türkiye’nin ABD’den sonra ikinci sırada olduğunu, millî gelire oranla bakıldığında birinci sırada olduğunu ve 2015’teki insani yardım desteğinin 4,5 milyar dolar olduğunu da hatırlattı.

“TÜRKİYE’Yİ DAEŞ’E YARDIM EDEN ÜLKE OLARAK GÖSTERME ALÇAKLIĞINA GİDENLER OLDU”
Konuşmasında DAEŞ terör örgütü ile mücadele konusuna da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “DAEŞ ile mücadele konusunda kaynak ülkeler hiçbir adım atmazken, gerekli istihbarat paylaşımına gitmezken, her şeyi Türkiye’nin yapması beklenmiştir. Hatta bu süreçte birçok haksız, insafsız ve mesnetsiz ithamlarla da mücadele ettik. Bu tablonun ilanihaye devam etmesi mümkün değildir. Türkiye’yi DAEŞ’e yardım eden ülke olarak gösterme gibi, kusura bakmayın, biraz ağır olacak ama alçaklığa gidenler olmuştur. Biz şu anda DAEŞ’le yaptığımız mücadeleyi dünyada hiçbir ülke yapmıyor, DAEŞ’e karşı verdiğimiz kayıpları dünyada hiçbir ülke vermedi. Biz bu kayıpları verirken biz DAEŞ’e de çok ciddi kayıplar verdirdik. Şu anda sadece Suriye ve Irak’ta DAEŞ’in verdiği kayıp bizim onlarla mücadelemizde 3 bine ulaşmıştır. Bu mücadeleyi veren bir ülke, DAEŞ’e nasıl destek veriyor? Böyle bir anlayış olabilir mi, böyle bir yaklaşım olabilir mi? Ama biz DAEŞ’in elindeki silahların Batının hangi ülkelerine ait olduğunu gayet iyi biliyoruz. Hatta ben birçok dostumuza, ‘Yanlış yapıyorsunuz, bu uçakları buralara indirmeyin’ dediğimizde, ‘Filanca yer düşüyor, onun için indirmek zorundayız’ demişler, maalesef gönderdikleri yardımın yarısı DAEŞ’e, yarısı terör örgütü PYD’ye gitmiştir. Bunları bizzat kendileriyle telefonla görüştüğüm için açıkça söylüyorum.”

“SINIRIMIZI TERÖR ÖRGÜTLERİNİN SIĞINAĞI OLMAKTAN ÇIKARACAK ADIMLARI ATMAKTA KARARLIYIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sorunun; Suriye halkının meşru talepleri temelinde çözmeden, ne bölgeye, ne de diğer coğrafyalara huzur gelmeyeceğinin altını çizerek, “Biz başta kendi vatandaşlarımızın güvenliğini temin etmek için, sınırımızın öte tarafını terör örgütlerinin sığınağı olmaktan çıkaracak adımları atmakta kararlıyız” açıklamasında bulundu.
Türkiye’nin, Balkanlar’a yönelik yaklaşımının temelini ‘bölgesel sahiplenme ve kapsayıcılık’ ilkelerinin oluşturduğunu ve bölgedeki hiçbir ülkenin güvenlik kaygılarının, bir diğerinin hilafına giderilemeyeceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Güneydoğu Avrupa Tugayı’nı güçlendirme amacıyla başlattığı teşebbüsün bölgedeki tüm ülkelerin ortak çıkarına hizmet edecek kıymetli ve önemli bir adım olduğunu söyledi ve bu teşebbüse genelkurmay başkanlarından somut katkı ve destek vermelerini beklediğini söyledi.

BALKAN ÜLKELERİNİN AVRUPA ATLANTİK KURUMLARIYLA ENTEGRASYON SÜRECİ
Varşova’da 8-9 Temmuz 2016 tarihinde yapılacak NATO Zirvesi’nin öneminin arttığına işaret ederek, bu zirveden ittifakın kolektif savunma ve caydırıcılığını güçlendirmeye matuf somut sonuçlar çıkmasını arzu ettiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu: “Saraybosna ve Üsküp’ün Podgorica’nın izinden giderek NATO üyelik süreçlerini en kısa sürede tamamlamaları, Balkanlar’da güvenliğin kalıcı temellere oturtulması bakımından önemlidir. Balkan ülkelerinin NATO, Avrupa Birliği ve AGİT başta olmak üzere Avrupa Atlantik kurumlarıyla entegrasyon süreçlerine yönelik desteğimizi bir kez daha burada teyit ediyorum. Kapasite geliştirme çabalarınıza katkılarımızı NATO kapsamında da sürdüreceğimizi yine vurgulamak isterim.
Karadeniz’i kıyıdaşlar arasında iş birliğini esas alan güvenlik anlayışı temelinde tekrar bir istikrar havzası kılmalıyız. Kısa bir süre önce Stoltenberg ülkemizdeydi, ziyareti esnasında kendisine de söyledim; ‘Karadeniz’de görünmüyorsunuz ve Karadeniz’de görünmeyişiniz Karadeniz’i adeta Rusya’nın bir gölü haline dönüştürüyor.’ Burada kıyıdaş ülkeler olarak hepimiz üzerimize düşen görevi yapmak durumundayız. Olayın gerek hava, gerek deniz, gerek kara, bütün alanlarda atılması gereken adımları NATO üyeleri olarak hep birlikte atmak zorundayız. Eğer atmazsak tarih bizi affetmez. Ve mevcut iş birliğimizi bölgesel sahiplenme anlayışına uygun olarak derinleştirmeliyiz. Bu konudaki somut önerilerimizi de önümüzdeki dönemde Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerle paylaşacağımızı da bu vesileyle ifade etmek isterim.”

“EKONOMİK VE TİCARİ BAĞLAR PEKİŞTİRİLMELİ”
Ortak güvenliğin yalnızca askerî açıdan sağlanamayacağını, Güneydoğu Avrupa’da siyasi diyaloğun gelişmesi ve karşılıklı fayda temelinde ekonomik ve ticari bağların pekiştirilmesinin de gerektiğini de sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: Ulaştırma ve iletişim kanallarının güçlendirilmesi Türkiye olarak savunduğumuz başlıca hedeflerdendir. Ayrıca, ortak kültür mirasımızı hep birlikte sahiplenerek gelecek nesillere taşımamız son derece önemlidir. Bu anlayışla başta Güneydoğu Avrupa iş birliği süreci ve bu oluşumun operasyonel kolu niteliğindeki Bölgesel İşbirliği Konseyi’ne tam destek veriyoruz. Aynı şekilde bölgesel sahiplenmenin parlamenter boyutunun da geliştirilmesini arzu ediyoruz. Bu amaçla Güneydoğu Avrupa ülkeleri arasında mevcut olan parlamenter asamblenin daimi sekretaryasının İstanbul’da kurulmasını da biz bu toplantı da teklif ediyoruz. Konferans sonucunda imzalanacak ortak bildirinin bölgedeki iş birliği ve dayanışmayı geliştirmesini diliyoruz. Bu konularda atacağımız adımların sadece ülkelerimiz değil, bölgemizin de ötesinde müspet sonuçları olacağına inanıyorum.”
Konuşmasının sonunda, konferansın gerçekleşmesinde emeği geçenlere ve konferansa iştirak eden katılımcılara teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini, konferansın tüm Balkan ülkeleri için barışa, huzura ve istikrara vesile olmasını temenni ederek tamamladı.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER