USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Tatil bitti! Eve dönüş zamanı!

19-09-2015

Yanlış anlaşılmasın.Ben bu başlığı çoluk çocuğuyla senenin yorgunluğunu atmak isteyen vatandaşlarımız için atmadım.

11 Haziranda Musul’u işgal eden IŞID militanlarınca güvenli bir bölgedeki otelde seçime kadar misafir edilen ve seçim haftası davullu zurnalı Türkiye’ye getirilecek olan büyük şovun figüranları olan 49 büyükelçilik çalışanları için attım. Halbuki işgalden birkaç gün önce IŞID temsilcileri büyükelçiliğimize gelerek burayı boşaltmaları konusunda uyarmışlar ve bu uyarılar sonucunda, Musul’daki Gülen cemaatinin okulları dahi boşaltılmış ama nedense sadece büyükelçiliğimiz bu uyarılara duyarsız kalmıştır! Şüpheli bir durum daha var ki, yaklaşık iki aydır tutuklu bulunan 49 vatandaşımızın yakınları neredeler?Neden eylem yapıp ortalığı ayağa kaldırmıyorlar?Çünkü onlar da biliyorlar ki yakınları seçim yatırımı olarak tatildeler….

Her seçim döneminde mevcut iktidarı ve onun mevcut bir liderini tepeye çıkaracak oyunlara milletçe alışkınız aslında..

Cumhurbaşkanlığı için yoğun hazırlık yapan sayın başbakanımızda bunları iyi biliyor olacak ki son haftaya girilirken hazırladığı bombaları patlatmaya hazırlanıyor. Hem de büyük muhalifi paralelcilerin kaset şantajlarına karşı atak olarak bir bomba lazım zaten.

Suikast söylemleri yerel seçimde çok sık kullanıldı; tesiri olmaz.

Telefon dinleme ve özeli ifşa; artık yeterince ilgilendirmiyor halkı..

Mazlumu, ezilmişi oynamak;onunda modası kalmadı..

Dişe dokunur halkı etkileyecek yeni moda tiyatrolar lazım.

Geçmişi şöyle bir yoklamak gerekirse;

Menderes’ten ve Türkiye’de yapılanlardan rahatsız olan ve CHP yi iktidara götürmeyi hedefleyen gazete ve dergiler ,Menderes aleyhinde manşetler atıyorlardı. Bir takım mecralarda ise fotoğraflar montajlanarak Menderes aleyhinde kullanılıyordu. Hatta Menderes’in gençleri öldürttüğü, ülke ekonomisinde yolsuzluklar yapıldığı iddia edildi.(havuz medyası her dönemde var tabiî ki) O dönem Türkiye’de dönemin en büyük sanayi yatırımını yapan Nuri Demirağ’ın ticari hayatı bitirildi. İsmet İnönü ve dönemin karanlık devlet yapısı uçak fabrikası açan ve Avrupa’yla başa baş üretim yapacak hale gelen fabrikayı şahsi menfaatler uğruna yok etmişlerdir.

Darbenin ardından Türkiye daha kaotik bir sürece girdi. CHP nin “çamur at izi kalsın” felsefesi “kazanmak için her yol mübah”a giderek sonucu idama kadar vardırmış ve seçimlerden CHP birinci parti olarak çıkmıştır.

Turgut Özalın başbakan olmasının önünü açan ise 12 Eylül ihtilali olmuştur.Özal bu acılı,kaoslu yılları fırsata çevirerek ılımlı ve yumuşak bir profille askeri vesayet altında bunalan halka kendisini kurtarıcı olarak sunmuştur.Ağzının iyi laf yapması ve nabza göre söylemleri onu bir nevi kurtarıcı rolü üstlenmesini sağlamıştır.Halterci Naim Süleymanoğlunun yurda getirilmesi Özal tarafından büyük bir şova dönüştürülerek halkın gönlünde bir anda kahraman oluvermişti..

Yıllar sonra kendi ağzıyla olayların kurgu olduğunu itiraf eden Fadime Şahin, bir dönem gündemin vazgeçilmez unsuruydu. Şahin Aczmendiciler’in lideri Müslüm Gündüz ile bir evde yarı çıplak basılmasın ardından ülkede şeriat söylemleri ve İslam’a yönelik tahrik edici haberler manşetleri süsledi. Asker zaten kendi kurgulattığı bu senaryolardan hemen sonra yine devreye girdi ve “28 Şubat postmodern darbeye” imza attı. Ve hükümet zorla istifa ettirildi. Refah Partisi açılan dava ile kapatıldı. Böylelikle ANASOL-D koalisyonun önü açılmış oldu.

“CIA ve Amerika Apo’yu paketleyip sunmasaydılar başbakan olamazdım” sözleri ,azınlık hükümetinin başbakanlığından koalisyon hükümetinin başbakanlığına sıçrayan Bülent Ecevite aittir..Gelişi kurgu olan Ecevitin gidişi de yine bir kurguyla olmuştur.

AKP ‘nin önünü açan kurgu ise DSP-MHP-ANAP koalisyonunda Cumdurbaşkanı Ahmat Necdet Sezerin anayasa kitabını Başbakan Ecevite fıtlatması ve hemen ardından patlayan büyük krizden AKP nin bir kurtarıcıymış gibi sıyrılarak çıkmasıdır.

Başbakanlıktan köşke çıkan liderler her ne kadar büyük ümitlerle bu makama oturmuşta olsalar,ellerindeçok önemli aldatma bombalarıda olsa, en büyük ihanetleri ilk önce kendi partilerinden ve çevrelerinden görmüşlerdir.Bunu İnönü de yaşadık, Demirel’de yaşadık,Özal’ da da yaşadık…

Politik hayatın en acı olanı Yahya Kemal’in “Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi

Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi” beytine göre noktalanmasıdır.

GÜNÜN SÖZÜ

“Ayakta olmek diz ustu yasamaktan daha cok onur vericidir…!”

TEBESSÜM
Dünya kadar para harcadığı halde, listeye bile giremeyen adaya soruyorlar;

“Durum nasıl?”

“Lanet olsun, bir daha partilerin önünden bile geçmeyeceğim” diyor.

Aradan dört yıl geçiyor, bakıyorlar ki bizimki adaylığa yeniden soyunmuş.

“Ne o?” diyorlar

“Ne olsun hastalık…”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?