USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Sizde durum nedir?

19-09-2015

Kişisel sorunlarınızı unutmak için Facebook’a giriyor musunuz?

Facebook’a girmek için sık sık ani bir istek duyuyor musunuz?

Facebook’a giremediğiniz zamanlarda huzurunuz bozuluyor mu?

Facebook kullanımınız işinizde veya eğitiminizde sorun yaşamanıza sebep oluyor mu?

Daha önce Facebook kullanımınızı azaltmaya yönelik başarısız bir girişiminiz oldu m 

Facebook gelip geçici bir heves midir veya Julian Asange’ın suçladığı gibi CIA’ye çalışan bir sosyal ağ mıdır? Bugüne kadar Facebook hakkında dile getirilen düşüncelerin doğru olup olmadığı zamanla ortaya çıkacaktır. 

Facebook bağımlılığı ile ilgili çalışma yapan psikoloğa göre hayattan koparcasına uzun süreler Facebook’ta vakit geçirmek bağımlılığa giden yolun başı. En az 350 milyon Facebook üyesinin bu hastalık ile karşı karşıya olduğunu iddia eden doktora göre “Facebook Bağımlılığı” diğer bağımlılıklar gibi tedavi edilmesi gereken bir hastalık.

Tolerans, yani Facebook’ta harcanan vakit, bağımlılığın en büyük göstergesi. Dış dünya ile iletişimi koparacak kadar çok Facebook’ta vakit geçirmek dikkat edilmesi gereken konulardan biri. Facebook bağımlılığını tespit etmek için yapılması gereken şey bilgisayarda kaç adet Facebook penceresinin açık olduğuna bakmaktır. 

Ruhsal sorunları olan bir birey, her yaptığını paylaşma ihtiyacı hisseder. Her yaptığını yazmak, her gittiği yerin fotoğraflarını koymak, bunların beğenilmesini ve yorumlanmasını beklemek değersizlik duyguları ile ilişkili olabilir. 

Bu kişi genellikle eleştirilmekten korkan, takdir bekleyen ve fark edilme ihtiyacı olan bir bireydir. Zaten bu paylaşımlara ihtiyaç duyanların birçoğunun gerçek hayatı genellikle sorunlu ve mutsuzdur. Bu durum Facebook’daki takipçi diğer insanlarda yanılsamalara neden olur. Bu kıyaslamalara yatkın bir kişi arkadaşlarını izledikçe kendisini çökkün, mutsuz ve çaresiz hissedebilir.

Sosyal ağlarda fazla zaman geçiren birisinde zamanla hem duygusal, hem davranış bozukluklar olabilir. Özellikle kendini beğenmişlik, öfke ve özgüven sorunları olabilir. 

Facebook’ta harcadığı vakitten fırsat bulamayıp evinden dışarı çıkıp arkadaşları ile vakit geçiremeyen kişilerde bağımlılık başlamıştır. Bilgisayar başındayken etrafta olup bitene cevap vermeyen ve tepkisiz kalmak bağımlılık göstergesidir. Facebook’ta olmayı dışarıya çıkmaya tercih ediyorsanız siz de Facebook bağımlısı olma yolundasınız.

Bir arkadaşınız ile mesajlaşmak için Facebook’ta buluşma saati veriyor ve o saatte bilgisayar başında o kişiyle buluşuyorsanız Facebook bağımlılığına hoş geldiniz diyebiliriz.

Facebook’taki arkadaşlarınızın %80’ini tanımıyorsanız o zaman siz bir Facebook bağımlısısınız.

Facebook’u gerçek hayata taşımak da bağımlılığın bir göstergesi olarak yorumlanıyor. Yeni tanıştığınız birine Facebook hesabının olup olmadığını sormanız, “daha sonra Facebook’ta konuşuruz” veya “seni Facebook’ta ekliyeceğim” gibi sözler söylemeniz sizin bağımlı olduğunuzu gösteriyor.

Her şeyin fazlası zarardır diyerek, gerçek hayattan koparak sosyal ağlarda yer edinmek isteyenlerin kendileri başta olmak üzere içerisinde bulundukları kurumlara da zarar vereceğini düşünmekteyiz. Gerçek hayatta sosyal ve aktif olanların keyifli paylaşımlarda bulunduğunu, gerçek hayatta içine kapanık olan bir kişinin bilgisayar başında dışa dönük bir kişiye dönüşmenin mümkün olmadığına inanmaktayız.

Kısacası…

Sanal aleme dahil olmak kötü bir durum değildir. Çünkü insan genetik yapısı gereği konuşmayı ve iletişimi sever. Kötü olan sanal aleme takılı kalıp bireysel, sosyal ve ve iş hayatından vazgeçip yaşamayı unutmaktır. 

Bu yüzden internet ve Facebook’a yaklaşmak çok tehlikelidir gibi bir algı oluşmamalıdır. Ancak kişi yaptığı davranışın amaca yönelik olup olmadığı, onun hayat kalitesine olumlu ve olumsuz etkilerini fark edebilir olmalıdır. 

Şimdi, siz de bakın bakalım Facebook bağımlılığı sizde baş göstermeye başlamış mı?

GÜNÜN SÖZÜ

Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu;uyanmaktır.

R.S.POWER

TEBESSÜM

Bir zamanlar Akşehir’de ahalinin silah taşıması yasaklanmış. Subaşı ve adamları kimde bir silah yakalasalar hesabını sorar olmuşlar. Hikâye bu ya, bizim Nasreddin Hoca da şöyle sağlam bir yatağanla yakalanmasın mı?

– Hoca, demiş subaşı, bilmiyor musun silah taşımak yasak. Bu kılıç da neyin nesi?
– Ne silahı, demiş, Hoca, ben bunu kitaplardaki yanlışları düzeltmek için kullanıyorum.

Öfkeden deliye dönen subaşı:

– Yahu Hoca, demiş, hiç kılıçla kitap yanlışının düzeltildiği görülmüş mü?
– Sen bilmezsin, demiş, Hoca, kitaplarda öyle büyük yanlışlar var ki kazıyıp düzeltmek için kılıç bile az gelir!

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?