USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Lütfen dikkat!

19-09-2015

Yıl 1989. Sinop’ta bir Amerikalı, kırsal alanda jandarmaya gelen ihbar üzerine yakalanır. Bu kişinin çantasından bir kaç çeşit arı türü ölüsü ve radyoya benzer bir cihazın çıktığı zapta geçirilir. Daha sonra bu Amerikalının Sinop ABD radar üssünde görevli asker olduğu anlaşılır ve birliğine teslim edilir. Birliğine teslim edilmeden sorgulanan bu asker, sorgusunda; “kelebek koleksiyonu gibi bir arı koleksiyonu yaptığını ve bunun hobisi olduğunu” söyler. Cihaz içinse şunları anlatır: “Askeri birliğimle temas kurduğum bir tür şifreli telsizdir.” O dönemin koşullarında ABD’li askerin bu anlattıklarına  pek anlam verilemez ve üzerinde de durulmaz bu olayın.

 Ancak bu Amerikalı asker  daha sonra bir kere daha yakalanır. Bu sefer durum farklıdır.Özel bir arazide, arıcıların kovanlarındaki arıları çalarken yakalanır. Üstelik arı kovanlarının yakınlarına koyduğu, gizlediği bir tür vericilerle yakalanır bu Coni. Bu sefer iş büyür soruşturma açılır.  Araştırma neticesinde; bir tür deney yapıldığı meydana çıkar. Ondan sonra film kopar… Bu ABD  radar üssünden gönderilen bir tür sinyal,  bölgedeki tüm arıların yok olmasına, bölgeyi terk etmesine yol açtığı, bu çalışmaların da uzun zamandan beri icra edildiği ortaya çıkar.

O dönemde Sinop’ta  bu olay söylenti şeklinde yayılır. “Arılar ölüyor, artık arıcılık yapılmaz buralarda,” denilmeye başlanır. O dönemin istatistikleri incelendiğinde, arıcılığın sıfır noktasına geldiği görülecektir. Dolayısıyla tarım da bundan etkilenmiştir.

Bu olay Amerikalılarca örtbas edilir ve adı geçen askerin sınır dışı edildiğine dair rapor yazılır.

Arılara yapılan müdahaleler bazı arı ile beslenen kuşlara “verici” yüklenerek yapılmıştır. Bunun için arı kuşları ve arı şahini diye bilinen çaylak cinsi arı ve larvalarını yiyen kuşlar kullanılmıştır. Nasıl mı? Sinop’tan söz ediyoruz, araştırırsanız görürsünüz; arı şahinleri her yıl Karadeniz üzerinden Marmara’ya, İstanbul Boğazı üzerinden Afrika’ya doğru göç eder. Takriben 25-30 bin civarı bu kuş türü genelde konaklamaz. Ancak istenilen arı popülâsyonu olan bölgeye indirilmeleri sağlanırsa; o bölgedeki arıları, çekirge sürüsünün tarlaları sildiği gibi silerler. Bir haftalık kuş konaklamasının bilançosu ise oldukça  ağırdır.

 Bu yurdumuzdaki tüm arıcılar için geçerlidir. Zira, arıyla beslenen,  sürüler halinde göç eden bu kuş türleri, bu gün vericilerle kontrol edilmektedir. Arının yok olması, tarımın ve tohum bankası olan Anadolu’yu,  birilerinin planlarına alet edebilir. Asıl gaye, arıcılığın dünya çapında tekele alınmasıdır ki, bu da tohumları tek elde toplamak isteyenlerin planları ile aynıdır.

Şimdi başka bir konuya dikkat çekelim:  1992 yılında, Sinop’un Gerze açıklarında kıyı halkının daha önce görmediği bir balık belirmişti. Beyaz bir balina. Yöre halkı buna: “Aydın” ismini takmıştı. Beyaz Balina Aydın,  Gerze ile ismi bütünleşmişti artık. Peki Sinop’taki radar üssü ne zamana kadar faaliyette bulundu: 1992. Peki Balina Aydın ne zaman görüldü: 25 0cak 1992. Radar üssünün, 25 0cak 1992 de Türk Milli Savunma Bakanlığına teslimi Türk tarafınca istenmiştir ve daha sonraki günlerde tarafımıza geçmiştir.

O günleri anımsayanlar, tv’lerde ve gazetelerde bu şirin beyaz balinadan sıkça söz edildiğini hatırlarlar. Daha sonra balina Aydın’ın Rus ajanı olduğu, verici taşıdığı da yazıldı. Evet, Beyaz Balina Aydın, ajan bir balıktı. Vericileri Türk askeri uzmanlarca sökülmüştü. Üstelik, normal bir balina olmadığı, çavuş rütbesiyle ‘Thiska’ adıyla orduda görev yaptığı uzmanlık alanı ise ’mayın ve patlatıcı imha etme, stratejik gemileri korumak’ olduğu meydana çıkmıştı.

İngilizler, bu balığı istediklerini Türkiye’ye iletmişlerdi. Bunun için devreye İngiltere  Prens’i Charles girmişti. Kamuoyunda “Balina Aydın’a özgürlük” sloganları ise işin kamuflesiydi. 

İlginç değil mi? 

Bugün arıcılık, İsrail tarafından tekel altına alınmak istenmektedir. Tüm dünyada arı ölümleri, arının tek sahibinin İsrail olmasını sağlamaya yönelik bir organizasyon olmasından kaynaklanmaktadır. Nasıl tohumlar İsrail’in tekeli altına sokulduysa aynı çalışma arılar için geçerli. Çünkü tarımın can damarı arılardır. Arılar, birçok tarım ürününü tozlaşmayla geliştirir. Arılar bu tozlaşmayı yapmazlarsa orijinal tohumların ömrünün yeryüzünde 2 ila 5 yıl içinde tükeneceği raporlarda yazılıdır.

Arılar üzerindeki bu operasyonlar, radar üslerindeki radarların yaydığı frekans  sinyalleriyle yapılmaktadır. ABD ordusu bu frekansın patentini Mossad adına kullanmaktadır.  Bu sinyaller;  kuşları, arıları ve karıncaları etkilemektedir. Esrarengiz kuş ölümlerini hatırlayın.

Eski Mısır’da arı kutsal bir varlıktı ve tüm arı kolonileri firavun’a aitti.

Arı-tohum ilişkisi hep gündemden kaçırılıyor. Birçok ülke, İsrail’in tohum politikaları paralelinde, kararlar /kanunlar çıkıyor. Buna maalesef ülkemizde dahil.

Sinyallerden bahsettik. Bu frekans sesi, mikro sesler bazında, milyarlarca kez ritimlendirilmiş. Şimdi sıkı durun: Bu sesi kesen yazılım, Türk savaş uçaklarına uyarlandı. Yani gökyüzünde uçan her Türk savaş uçağımız, bu sesleri, kendisinde olan bu yazılımla kesmekte. İşte İsrail, bu yazılımın kullanılmasını istememektedir.

Türkiye’deki tüm ABD ÜSLERİNDEKİ RADARLARIN BU FREKANSLARI YAYDIĞI BİLİNİYOR. Bölgede uçan her ABD uçağı bu “şer frekansı” yaymaktadır. 

Ruslar ve Çinliler bu “frekans kesicinin” peşindeler. Zira bu teknoloji onlarda henüz yok. Kısacası ABD, işbirlikçisi İsrail’e arı hakimiyetini frekanslarla vermeye gayret etmektedir. Tıpkı tohum tekelini verdiği gibi.

Bal arıları, dünyanın en dayanıklı yaratıklarındandır. İlaçla vs. ile kolayca topyekûn yok edilemez. Ama bir frekans sinyali ve yine kuşlara yüklenen vericiler vasıtasıyla uluslar arası gizli bir organizasyonla başarı elde ediyorlar.

 Yerel sabotajlara da arıcılar dikkat etmeli. Yakında esrarengiz karınca ölümleri olabilir. Sebebi bir deney! Balina

Kuş ölümlerinde hep bir karga cinsi kuşlar ölmüştü. Bu kargalar, arı şahinlerinin baş düşmanıdırlar. Arı şahinlerinin, rahatça arılara saldırmaları için karga ve benzeri kuşlar belli dönemlerde özellikle göç zamanlarında telef ediliyor.

Tüm dünya uyanmalı. İnsanlığın can damarı gıdayı ele geçirme operasyonu yapılıyor. Arı bunun bir parçası. Göllerimize “İsrail sazanı” isminde balıklar kimler tarafından atıldı? Atılan bu balıklar diğer tüm balıkları yok ediyor. Şimdi bu cins balıklar denizlere de salınıyor. İklim değişikliği falan filan bu işin kamuflesi.

Ayrıca yaban hayatı koruma amaçlı bazı hayvanlar doğaya salınıyor. Burada özellikle Karadeniz bölgesinde ayıların arıcılara zarar verdiği görülmektedir. Burada bilinçli bir adım sözkonusu. Nasıl mı? Bu ülkede domuz serbest, keçi yasak. Bilmem anlatabildim mi?

NOT:Bu bir araştırma yazısıdır..

GÜNÜN SÖZÜ

Uçmuyorsa kuşlar ölüyorsa balıklar,nasıl yaşar insanlar….

TEBESSÜM

İki avcı ormanda birlikte yürüyorlarmış. Avcılardan biri bir anda yere yığılmış. Arkadaşı yere yığılan avcının nefes almadığını ve nabzının atmadığını görünce panik yapmış ve hemen 112AcilServisiaramış.
– “Arkadaşım öldü, ne yapabilirim?” diye sormuş. Acil serviste telefonu açan bayan cevap vermiş.
– “Beyefendi, öncelikle panik yapmayın. İlk olarak arkadaşınızın öldüğünden emin olmamız gerekiyor” demiş. Bayan bunu söyledikten sonra telefonda kısa bir sessizlik olmuş. Hemen ardından bir el tüfek sesi gelmiş. Adam tekrar konuşmaya başlamış :
– “Evet, artık arkadaşımın öldüğünden kesin olarak eminim. Şimdi ne yapmalıyım

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?