USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Her şey, 31 marttan sonra başladı

19-09-2015

HDP , 31 Mart yerel seçimlerinde ,3’ü büyükşehir olmak üzere 11 il, 68 ilçe ve 23 belde kazandı.Bu onlar adına büyük bir başarıydı.Ama zaten “açılım “adı altında bölge halkına şirinlik propagandaları, pek çoğunun söyleminde zaten Türk ,bayrak düşmanlığı olan akılsız akillerin bol para karşılığında gönüllü! Olarak yaptıkları çalışmalar, terörist liderlerinin Diyarbakır’da davullu zurnalı karşılanmaları “megri  megri “ diye dökülen gözyaşları..Genel Başkanın saz şovları, bölgede belediyeleri ellerine geçirmesine destek oldu.

31 Mart yerel seçimlerinde hükümet ve muhalefet partileri de ne yazıktır ki,yerelde yapacakları hizmetleri bir yana bırakıp birbirlerini suçlayıcı beyanatlarla meydanlarda boy gösterirken HDP Genel Başkanı Selahaddin  Demirtaş her konuşmasında belediyeleri  kazanmanın kendileri için genel seçimden çok daha önemli olduğunu anlatıp oy kapma derdindeydi..

Belediyeler  HDP için neden önemliydi?

Dağdaki teröriste yiyecek giyecek,ilaç ve her türlü mühimmat sağlanması..

Sınırlardaki askeri kontrolleri zayıflatma adına yapılan eylemlerde destek sağlanması..

Halkı alttan alta örgütleyerek devlete karşı kışkırtmak için ihtiyaç duyulan maddi kaynakların sağlanması..

PKK ya yardım götüren araçların yakalanmaması için belediye araçlarıyla kamuflajın  kullanılması..

Büyük eylem planlarını gerçekleştirilmesi için aylar öncesinden , belirlenen noktalara gizlenecek tonlarca patlayıcı için yol kazımı için kepçe, kapanması için asfalt ve dikkat çekmemesi için de yol çizgisi yapılaması..( hiç kimse çıkıp ta bunu PKK kendi başına yapmıştır komedisine sığınmasın.Deliler bile inanamaz)

Asker ve polislerimizin şehit düşürülüş şekillerine bakın; yola döşenen tonlarca patlayıcılar ile eylem.Hani öyle erkek erkeğe omuz omuza değil.Kalleşçe, ahlaksızca.Tam da PKK ya yaraşır şekildeki zaten de taktikleri  bellidir.”Çatışmaya asla girme.Vur,kaç”

Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde, öz yönetim ilanını yaptıktan sonra gözaltına alınan ve örgüt üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanan DBP’li Belediye Başkanı Sara Kaya, Mardin Valiliği Mahalli İdareler Müdürlüğü kararıyla görevden uzaklaştırıldı.

Eruh Belediye başkanı DBP’li Belediye Başkanı Hüseyin Kılıç “özerklik “propagandası yaptığı için görevden alındı.

Van’ın Edremit ilçesi Belediye Başkanı Çetin ve bir belediye çalışanı, “anayasal düzeni bozmaya çalıştıkları” gerekçesiyle gözaltına alındı.

Hakkari’de  ‘öz yönetim’ açıklamasıyla ilgili savcılığın başlattığı soruşturmada gözaltına alınan Belediye Eş Başkanları DBP’li Dilek Hatipoğlu ve Nurullah Çiftçi dün tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. ‘Öz yönetim’ açıklamalarının ardından gözaltına alınan ve aralarında Sur Belediye Başkanı Seyid Narin ve Silvan Belediye Başkanı Yüksel Bodakçı’nın da bulunduğu 5 kişi de tutuklanmıştı.

Anlıyoruz ki bu belediye başkanları   diğer belediye başkanları gibi halk konserleri düzenleyip, yollara laleler dikmek için değil, mayın döşemek ,halkı  galeyana getiren  kişisel konserleri için  gelmişler.

GÜNÜN SÖZÜ

SANA BİR KEZ İHANET EDENİ AFFEDERSEN SENİ YİNE KULLANIR;  ÇÜNKÜ İHANET BİR RUH HALİ DEĞİL,KAREKTERİN DÖKÜLÜŞ BİÇİMİDİR.

P.AUSTER

TEBESSÜM

Şehrin hayır sever vakıflarından birindeki çalışanlar, şehrin en basarili avukatından henüz herhangi bir bağış  almamış olduklarını fark ederler.
Bağış  toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışır:
“-Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500 000 dolar, ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş  bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını  bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”
Avukat bir süre düşündü, sonra:
“-Önce, araştırmalarınız  annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının  onun yıllık  gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi?”
Görevli utandı:
“-Şey, hayır.”
“-Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkum olduğunu?”
Görevli utancından kıpkırmızı kesilmiş bir halde özür dilemeye çalışırken avukat onun sözünü kesti:
“-Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”
Görevli yerin dibine geçmişti, sadece,
“-Hayır, hiç bir bilgim yoktu …” diye  mırıldanabildi.
Avukat bir kez daha onun sözünü keserek devam etti:
“-Pekala,  sorarım size, ben onlara zerre miktar para vermezken size niçin vereyim?”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?