USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

BİTMEYEN RUH; 29 EKİM!

28-10-2018

Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, bundan tam 95 yıl önce takvimler 29 Ekim 1923’ü gösterdiğinde ilan edilen Cumhuriyet ile birlikte, artık egemenlik kayıtsız-şartsız milletin oldu.

 Her yıl büyük bir coşkuyla kutladığımız Cumhuriyet    Bayramı’nın bu yıl, donarak kaybettiğimiz şehitlerimizin de acısıyla buruk ama bir o a kadarda güçlü bir inançla  kutlayacağız.

Bu topraklar üzerinde şehitlerimizin kurumayan kanları olduğu sürece de sahte hayaller peşinde koşanlara inat milletçe birliğimizden bütünlüğümüzden asla taviz vermeyeceğiz.

  ATAMIZ’ DAN  ANILAR..

Sakarya Meydan Savaşı Türk Orduları'nın zaferi ile sona ermiş, Gazi Ankara'ya dönmektedir. Yirmi gün geceli gündüzlü büyük bir endişe ve karamsarlık içinde yaşayan Ankaralılar, düşmanı yenen ordunun başkomutanına törenli bir  karşılama düzenlemişlerdir. Ankara garından başlayarak şehre doğru yolun iki yakasında sıra ile dizilen hükümet ve meclis üyeleri, memurlar, öğrenciler, esnaf ve halk, gazi geçtikçe alkış tutup arkasına katılarak büyük bir alay halinde ilerlemektedirler.
Meclis binasının önüne gelindiğinde Gazi alayın başında bulunanların yukarıya doğru yol almakta olduğunu fark etmişti.Meğer bu tören şöyle düzenlenmiş: ''cemaat'' halinde Hacı Bayram Veli'nin türbesine gidilecek, onun ''yüksek maneviyatının yardımıyla'' kazanılan bu büyük zafer için orada dua edilecek, sonra Meclis'e dönülerek nutuklar okunacaktır. Gazi:
 ''Öyle şey olmaz, yurt toprağını karış karış kanını akıtarak ve canını vererek savunan Mehmetçiğin hakkını ben evliyalara kaptırmam! '' deyip doğruca meclis binasına sapar. Atatürk yıllar sonra bu olayı anlatırken sözüne şunları da eklemiştir:
 ''Kimileri benim bu davranışıma kamunun inancını inciten yersiz bir davranış gözüyle bakmış olabilirler; ama ben, hele yurdun savunmasında, güvenilecek gücün evliyaların, yatırların ''maneviyatı'' olmayacağını hatırlatmayı artık zorunlu bulmuştum.'
 
**

Atatürk, Mudanya yolu ile Bursa’ya gidiyordu. Kalabalık bir halk kitlesi iskelede etrafını çevirmişti.
 
Bir kadının elinde bir kâğıtla Atatürk’e yaklaştığı görüldü. İhtiyar, zayıf bir kadındı. Ata’nın yolunu keserek titrek bir sesle:
 
—Beni tanıdın mı oğul? dedi. Ben sizin Selanik’te komşunuzdum. Bir oğlum var. Devlet demir yollarına girmek istiyor. Siz onu alsınlar dediniz. Fakat müdür dinlemedi. Oğlumu yine işe almamış. Ne olur bir kere de siz söyleseniz.
 
Atatürk’ün çelik bakışlı gözleri samimiyetle (bilgi yelpazesi.net) parladı. Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle:
 
—Oğlunu almadılar mı? dedi. Ben tavsiye ettiğim halde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş… İşte cumhuriyet böyle anlaşılacak…
 Kadın kalabalığın içinde kaybolmuştu. Ve Atatürk adeta kendinden geçmiş bir sesle:
 —İşte cumhuriyetten beklediğimiz netice… diyordu.
**
Bir Amerikalı kadın gazeteci, Atatürk'e:
''İşlerinizde nasıl başarılı oluyorsunuz ? '' diye sormuş ve şu cevabı almıştı:
''Ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem. O işe neler engel olur, diye düşünürüm. Engelleri kaldırdım mı, iş zaten kendi kendine yürür.''
TEBESSÜM
Osmanlı zamanında, Bizans donanması ile Osmanlı donanması savaşacaklar. 
Bizans 10 gemilik muhteşem bir donanma hazırlar ve denize açılır. Donanmanın başında Andropolos vardır. 
Andropolos en öndeki geminin burcunda elleri göğsünde heybetli bir 
heykel gibi durmaktadır ve hemen arkasında yaverleri vardır. 
Hep birlikte Osmanlı donanmasını beklemektedirler. Yukarıdan gözcü 
bağırır: 

"Komutanım, Osmanlı donanması 3 gemiyle göründü". 

Komutan yaverine döner ve: 

"Bana kırmızı gömleğimi getirin eğer savaşta yaralanırsam kanım 
belli olup da askerlerin morali bozulmasın."der. 

Hemen kırmızı gömleği giyer ve aynı ihtişamıyle yerinde durur. Gözcü 
yine 
bağırır: 

"Komutanım, o 3 geminin ardından 30 gemi daha göründü." 

Andropolos tekrar yaverine döner ve hafifçe mırıldanır: 

"Bana kahverengi pantolonumu getirin.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?